Bilgi bloğu, Denizcilik bilgi arşivi,teknik terimler,teknik kavramlar,teknik açıklamalar ,bilgi kaynağı, ödev, denizcilik dökümanları,nedir? sorusunun cevabı
22 Mart 2017 Çarşamba
Gemici Sözlük
Arap Bocisi ARMUZ BABA. (Bitt, Bollard): Halatların volta edilmesi için kullanılan ve ze¬mine sağlamca bağlanmış ve demirden yapılmış silindir şeklindeki ci¬simler. Babaların değişik şekilleri vardır. BABAFİNGO. (Topgallant): Gabya çubukları üzerine sürülen çubuk¬ların ve bu çubuklar üzerine açılan yelkenlerin genel adı. Bulunduk¬ları ana direklerin isimleri ile anılırlar. (Pruva babafingo, Grandi ba¬bafingo, Mizana babafingo.) BABAFİNGO ÇARMIHLARI. (Topgalland Shrond): Babafingo çubuk¬larını bordalar yönünde tutan armalar. BABAFİNGO ÇÖRDEĞİ. (Halliard) (Hal yard): Babafingo yelkenini yerine kaldırmak için kullanılan palanga. Palanganın alt tornosu gü¬verte üzerindeki bir mapaya, üst tornosu ise serenin kandilisasına bağ¬lanmak üzere uzun bir sapanı ve çeliği olan palangadır. BABAFİNGO ÇUBUĞU. (Topgallant mast): Direklerin güverteden iti¬baren üçüncü çubuğudur. Üzerlerinde bulundukları ana direklerin isim¬leri ile anılırlar. BABAFİNGO İSTİRALYASI. (Topgallant Stay): Babafingo çubuklarını şapkalarından başa doğru tutan halatlardır. BABAFİNGO KANDİLİSA PALANGASI. Bak Babafingo Çördeği BABAFİNGO PATRİSASI. (Topgallant Backstay): Babafingo çubuğu¬nu şapkasından geminin bordaları yönünde ve geminin kıçına doğru tutan halatlardır. BABAFİNGO PRASYASI. (Topgallant Braccs): Babafingo serenini rüz¬gârın estiği tarafa çevirmek için seren cundasından donatılan selviçe. BABAFİNGO RİLİLERİ. (Topgallant Futtocks): Çanaklığın her iki ta¬rafına bağlanan gabya çarmıklarının gerildiğinde çanaklığı esnetme¬mesi için çarmık boğatalarımn çanaklık altlarına gelen kilitleri ile direk üzerindeki rili çemberi arasına donatılan kısa çarmıklardır. BABAFİNGO SERENİ. (Topgallant yard): Babafingo çubukları üzerin¬deki yatay serenler. Bulundukları ana direklerin isimleri ile anılırlar. BABAFİNGO VELENASI. (Topgallant staysail): Babafingo istralyala¬rı üzerlerine açılan üç köşeli yelken. BABAFİNGO YELKENİ. (Topgallant Sail): Babafingo serenleri üzer¬lerine açılan kare yelkenler. Üzerlerinde bulundukları babafingo seren¬lerinin isimleri ile anılırlar. BACA. (Funnel, Stack): Kazanlarda yanan yakıt dumanlarının çık¬ması için konulmuş ve iç içe geçirilmiş iki silindirden ibaret olan ba¬calar gemideki kazanların adetlerine göre değişik adette olur. Dizel ile çalışan bazı tip gemilerde egzoz bordadan verildiğinde geminin estetiği bozulmasın diye yalancı bacalar yapılır. BACA BOYASI. (Funnel Paint): Bacalardan çıkan yüksek ısıdaki gaz¬ların bacalara sürülen boyalan yakarak sık sık boyanmasının önüne geçmek için yüksek ısıya dayanıklı olarak yapılmış boya. BACA ÇARMIĞI. Bak. Baca ventosıı BACA FİSTANI. (Funnel casing): Duman sandığını korumak üzere baca altlarının dış taraflarına yapılan muhafaza. BACA FORSU. (Funnel pennant): Ticaret gemilerinde, geminin bağlı olduğu şirketin sembolünü gösteren ve bacanm her iki yanında bulu¬nan renkli şerit, resimler. BACA KAPELESİ. (Stack Cover): Kazanların fayrapta bulunmadığı za-manlarda yağmur sularının içeriye girmesine mani olmak maksadıyle baca ağızlarının üzerlerine örtülen brandadan yapılmış örtüler. Ufak bacalı gemilerle dizelli gemilerin egzoz çıkış delikleri üzerine saçtan yapılmış kapaklar konulur. Bunlara da baca (şapkası) kapelesi denir. BACA ŞAPKASI. Bak. Baca kapelesi BACA VENTOSU. (Funnel shroud): Denizli havalarda bacaların gemi¬nin baş-kıç veya yalpa yapması sırasmda devrümelerine engel olmak için baca ağızlarına yakın yerlerine takılıp baş kıç veya borda yönüne uzatılan ve güverte veya sağlam bir yerdeki mapalara bağlanan liftin uskurlu tel kösteklerdir. BADARNA. (Parcclling): Devamlı olarak aynı yere gelen halat beden¬lerinin aşınıp yıpranmalarına engel olmak için halat üzerine sanlan bez. BAĞ. (Knot, Bcnd, Hitch): Kullanıldıkları yerin hususiyetine göre muhtelif çeşitleri olan, yapılması ile çözülmesi kolay ve kuwet sarfını gerektirmeyen gemici düğümü. BAĞLAMA. (Mooring; securing): Bir gemi veya deniz aracının şaman¬dıra, iskele, rıhtım gibi yerlere yatmak maksadıyla halat vermesi. BAĞLAMA LİMANI. (Port of registery; home port.): Ticaret gemileri¬nin kayıtlı olduğu ve her türlü tescil işlemlerinin yapıldığı limanlardır. Bağlama limanının ismi gemilerin kıç aynalıkları üzerlerine ve gemi isimlerinin altlarına yazılır. BAHRİ TAN. (Nautical Twilight.): Güneşin, ufkun oniki derece aşa¬ğısında bulunması hali. Bak. Alaca karanlık. BAHRİYE. (Navy): Bir devletin Deniz Kuwetleri ile ilgili bütün kuru¬luşlarına, ve Deniz Kuwetlerine denir. BAKLA. (Link): Zincirleri oluşturan oval ve dökme demirden yapılmış halkalardır. Lokmalı ve lokmasız olmak üzere iki çeşidi vardır. BAKLA LOKMASI. Bak. Lokma BALANÇİNE/BALANSİNE (Topping lift): Bumbayı, yan mataforaları¬nı ve dikmeleri üst taraftan tutan dik vento. BALAST GEMİ. (Ship in ballast): Ambarlarında yük bulunmayan ti¬caret gemisi. BALB. (Bulb): Gemilerin baş bodoslamalarının su içindeki kısmında bulunan şişkinlik. Yeni gemi inşa tekniği olan Balb’lar, geminin ileri hareketi ile meydana gelen dalgaları küçültmeye ve suyun gemi kari¬nasına olan basıncını azaltmaya yarar. BALÇ. (BULGE): Gemilere çarpan torpidoların veya mayınların gemi karinasına zarar vermemesi için su kesiminin üstünden başlayıp su ke¬siminin altına kadar devam eden ve genellikle gemi boyunca uzanan şişkin ilâve kısım. BALGARİSE. Bak. Davlumbaz çıkması BALIKÇI BAĞI. (Fishermcns Bcnd/Knol): Yomayı demirin anelesine veya bir halatı aneleye bağlamak için kullanılan bağ. Buna anale bağı da denir. BALIKSIRTI GÜVERTE. (Cambered): Deniz ve yağmur sularmın gü¬vertede birikmemesi için ana güverteler hafif şekilde dış bükey olarak yapılır. Böyle güvertelere balık sırtı güverte denir. BALONLAMAK. (To balloon out; to swell): Rüzgârı pupadan alarak yapılan yelkenle seyirlerde, yelken iskotalarının laçka edilmesi sure¬tiyle yelkenlerin rüzgârla dolup şişmesi. BALON USTURMAÇA. (Rouııd fcndcr): Eski halatların örülmesi su¬retiyle balon veya silindir şeklinde yapılmış usturmaça. Bunların içer¬leri yıpranmış halat lifleri veya mantar parçaları ile doldurulur. Daha ziyade ufak deniz araçlarında kullanılan balon usturmaçaların göze hoş görünmesi için üzerlerine biranda dikilir ve beyaza boyanır. BALSA AĞACI. (Balsa Wood): Genellikle ufak şamandıra ve can si¬mitlerinin yapılmasında kullanılan ağaç. Mantardan daha hafif olan balsa ağacının bir fit küpü 7-8 libre gelir. Ufak sürat teknelerinin ya¬pılmasında da balsa ağacı kullanılır. BALTA BAŞLI. (Straight stemmed): Talimarları olmayan ve baş bo¬doslamaları su yüzeyine dik olarak inen tekne. BALYA. (Bale): Ticarî eşyanın, branda veya keten bezi gibi kumaş¬larla sarılması ve şeritlenmesi suretiyle denk halinde olması. BALYA IIACMt. (Bale Capacity): Bir geminin balya hacmi, ambar ağzı hacimleri dahil güvertealtı yük yerlerinin ayak küp olarak ifade edi¬len hacmidir. BALYA İZBİROSU. Bak. Sapan. BANAVELE DELİĞİ. (Lubbcrs Hole): Çamlıkların, selviçelerin ve diğer armaların geçmesi ve gemicilerin çanaklığa çıkmaları için çanaklıkla¬rın ortalarına açılmış olan delik. BANDIRA. (National Flag, Ensign): Gemilerin, milliyetlerini belirtmek üzere kıç gönder veya gize çektikleri millî sancak. BANDO. (Let go, Lct fly): Tutulmakta veya sağılmakta olan bir ha¬latı anîden koyvermek veya indirilmekte olan bir cismi, bot, motor ve¬ya filikayı birden bire indirmek için verilen komuta. BANDO ETMEK. (Cast Off): Mayna edilmekte olan filika, motor, bot gibi araçların suya 0,5-1 metre kala bando komutası ile suya oturtul¬masıdır. Burada dikkat edilecek husus bando komutası ile birlikte her iki tirentinin aynı anda elden bırakılmasıdır. BANK. (Bank): Deniz yüzeyine yakın ve zaman zaman tepeleri su yü¬zeyine çıkan sığlık ve kayalık yerlerdir. Deniz haritalarında bu gibi sığ¬lıklar artı işareti konulmak suretiyle belirtilir. BANK ŞAMANDIRASI. (Bar Buoy): Bankların sınırlarını veya yerleri¬ni belirtmek için konulmuş olan ışıklı şamandıra. BARATARYA. (Barratry): Gemide bulunan malın gemi personeli tara¬fından kazaya uğramış gibi gösterilmesi, satılması veya diğer bir takım hilelere baş vurulmasını ifade eden terim. Bak. Kaptan Barataryası BARBARİŞKA. (Stopper hitch): Volta edilmekte olan bir halatın kaç¬maması için bir halatla üzerine meze volta alınıp halatın üzerine sarıl¬ması suretiyle meydana getirilen bosaya denir. BARBARİŞKA TUTMAK. (To pass a stopper): Barbarişka işinin yapıl¬ması. Buna Bosa tutmak da denilir. BARÇA. (Ancient troop «warship» vessel): Askerî nakliye hizmetlerin¬de kullanılan altlan düz ve az su çeken yelkenli tekne. BARKO. (Bark): Pruva ve grandi direkleri kabasorta, mizana direği sübye arma ile donatılmış 100 tondan büyük güverteli veya güvertesiz olarak yapılan yelken gemisi. Bu tip gemiler 4-5 direkli olabilir. Bu durumda kıç direkleri sübye armalı diğer direkleri kabasorta armalı olur. BARKOBESTİYA. (Barkcntine): Pruva direği kabasorta, grandi ve mi¬zana direkleri sübye arma ile donatılmış üç direkli yelken gemisi. Navi de denilir. BAROGRAF. (Barograplı): Muayyen bir zaman süresi içindeki atmos¬fer basıncını devamlı olarak kendiliğinden kaydeden ve bir saat maki- nası ile çalışan barometre. BAROĞRAF KÂĞIDI. (Barogram): Barograflarda kullanılan saat tak¬simatlı bir hafta süreli özel kâğıt. BAROMETRE. (Barometer): Atmosfer basıncını ölçmek için kullanı¬lan alet. Cıvalı ve madenî olmak üzere iki çeşidi vardır. BASADORA. Bak. Marsipet. BASADORA AYAĞI. Bak. Marsipet ayağı. BASARNA. (To lift with lever): Yerde bulunan ağır cismin bir tarafı¬nın bir manivela yardımı ile kaldırılması. BASÎTA. Bak. Güneş saati. BASTA. (Avast): Ticaret gemiciliğinde Abosa, aganta yerine kullanı¬lan terim. BASTIRMAK. (To splice isinking a strand): İki halatın birbirine ek¬lenmesi için halat kollarının birbirinin bedenine dikiş yapmak suretiy¬le eklenmesi. BASTİKA. Bak. Ayak tomo. BASTİKA VURMAK. (To snatch block): Tramola edilmiş ve tirentisi uzatılmış bir palanga donanımının tirenti kısmının herhangi bir ye¬rinden bastikaya geçirilmesi. BASTON. (Jibbom): Ana cıvadranın üzerinden ileriye doğru uzatılmış çubuklarla cunda yelkenlerini açmak üzere serenlerin cundalarından sürülen çubuklar. BASTON AĞI. (Jib Netting): Flokların indirilmesi sırasında floklarm denize doğru sarkmaması ve cıvadra üzerinde çalışan gemicilerin de¬nize düşmelerini önlemek maksadıyla cıvadra altına gerilen ağ. BASTON BRAKİLİ. (Hcel Chain of the jibboom): Ana cıvadra üzerin¬deki bastonun sabit tutulması için cıvadra ile baston üzerine sarılan zincir veya halat. BASTON BOS ASI. (IIccl block Chain): Büyük bastonu yerinde tutmak için cıvadra destamorasmdan alınıp bastonun topuğundan dolaştırılan doblin zincir. Bak. Büyük baston bosası. BASTON GÖNYESİ. (Jibboom Saddle): Büyük bastonun topuğunu cıvadraya paralel tutmak için cıvadra ile bastonun çevresine göre oyul¬muş ağaç veya madenden yapılmış olan kısım. BASTON KİLİDİ. (Yard Amı İron): Kontra bastonu büyük baston üzerinde tutan demirden yapılmış trusa. BASTON KÖSTEĞİ. (Jibboom Stay): Büyük bastonun esnememesini sağlamak için büyük bastonun cundasından kör bastonun cundasına alman halat. BASTON MARSİPETİ. (Foot rope stirrup): Büyük ve kontra baston¬lara açılan flokları sarmak ve buralarda çalışmayı kolaylaştırmak için bastonların altlarına konulan halatlar. BASTON YEKE. (Jibboom yoke): Yekenin uzatılması için adi yekeye takılan ilâve yeke. BAŞ. (Fore): Geminin baş omuzluklarını da içine alan pruva kısmı. BAŞALTI. (Deck lıead): Baş kasarayı meydana getiren kısmın alt ta¬rafı. Genellikle personel için ayrılan kısımdır. BAŞA TRİMLİ. Bak. Başlı. BAŞ BODOSLAMA. (Stem): Gemi ve deniz araçlarının baş tarafla¬rından yukarıya doğru uzanan direkler. Bak. Bodoslama. BAŞ BODOSLAMA ASTARI. (Apron): Baş bodoslamasını kuwetlen¬dirmek için omurganın iç tarafına cıvatalarla bağlanan kaim ağaç. BAŞ BODOSLAMA AŞOZU. (Stem Rabbct): Borda kaplama tahtala¬rının uçlarının bodoslamaya girmesi için bodoslama üzerine açılan oyuk. BAŞ BÖLMESİ. (Hcad Bulkhead): Gemilerin baş kruzlarına tesadüf eden ve sintineden güverteye kadar uzanan kuwetli perdelerle ayrıl¬mış olan kısım. BAŞ CIVADRA GÖNDERİ. Bak. Cıvadra gönderi. BAŞ DENİZLERİ. (Head Sca): Geminin rotasının aksi yönünden ge¬len denizler. BAŞ DİREK. (Fore): Gemilerin pruva tarafına en yakın direk. BAŞ FORSU. (Ilcad pennant): Gemilerin bağlı oldukları işletmelerin amblemlerinin baş bodoslama üzerine çizilmiş ve boyanmış şekli. BAŞ GÖNDER. Bak. Cıvadra gönderi. BAŞ GÜVERTE. Bak. Başüstü. BAŞ HALADI. (Bow (Head Linç): Geminin baş tarafından verilen ha¬lat. BAŞI KIÇI DÜŞMEK. Bak. Bel vermek. BAŞ KIÇ VURMAK. (Pitching): Fırtınalı havalarda dalgalara dik ola¬rak yapılan seyirlerde tekne dalga çukuruna girer ve çıkar. Bu hare¬kete baş kıç vurma denir. Baç kıç vurma, dalga boyu ve gemi sürati dikkate alınarak asgarî derecede azaltılabilir. BAŞ KASARA. (Forecastle): Gemilerin baş kısımlarında ve ana güver¬teden yüksek olarak yapılmış gemi ırgatlarının bulunduğu güvertenin altında kalan ve genellikle personelin istifadesine aynlan kısım. BAŞ KASARA GÜVERTESİ. (Forecastle Dcck): Ana güvertenin üs¬tünde ve baş tarafta bulunan güverte. BAŞALTI. (Deck bcad): Baş kasaranın altına isabet eden kısım. BAŞ KRUZ. (Entraııce): Gemilerin sualtında kalan kısımlarının baş tarafa doğru daralan kısmı. BAŞLANGIÇ MERİDYENİ. (Prime Meridian): İngiltere'deki Greemviclı rasathanesinden geçtiği kabul edilen meridyen. Başlangıç meridyeni sıfır derece olarak kabul edilir. BAŞLI. (Triııı by t he head): Baş taralı kıç taratma nazaran suya daha fazla olarak gömülmüş olan gemilere denir. Seyir halinde bulunan başlı bir gemi dümen dinlemez ve pervane kanatlan suyun içinde ol¬madığından az sürat yapar. Başa tirimli de denilir. BAŞ MODELİ. (Figüre Head): Yelkenli gemilerde cıvadranın altma ve baş bodoslamanın ön tarafına konulan insan büstü ve hejdceli. BAŞ OMUZLUK. (Bow): Borda kaplamalarının bodoslamaya ve iç ta¬rafa doğru meyil almaya başladığı kısımlara denir. Sancak tarafa sancak baş omuzluk iskele tarafa iskele baş omuzluk denir. BAŞ OYMASI. (Trail Board): Yatlarda ve yelken gemilerinde talimar¬ların her iki taraflarına yapılmış muhtelif şekillerdeki ağaç oymalar. BAŞ PALAMAR. (Bow line): Bak. Baş halatı. BAŞ PARİMASI. (Bow painter): Filikaların veya ufak deniz araçları¬nın yanaşacakları yere vermek üzere baş taraflarında bulundurdukları küçük burgatah halatlar. Baş parimaları baş bodoslamaya veya sin¬tinedeki mapalara kilitlenir. BAŞ PİK SARNICI. (Fore peak): Baş bodoslaması ile baş müsareme perdesi arasında kalan sarnıç. Bu sarnıçlarda genellikle içme suyu bulunur ve lüzumu halinde trim sarnıcı olarak kullanılır. BAŞRÜZGÂR. (Head wind): Gemi rotasının aksi istikametinden esen rüzgâr. BAŞ SERENLER. (Head Yards): Yelken gemilerinde pruva direği üze¬rinde bulunan bütün serenler. BAŞUCU. (Zenith): Gözlemcinin baş ve ayak doğrultusunda yere dik olarak geçtiği ve gök küresine baş istikametinden girdiği kabul edilen nokta. BAŞUCU MESAFESİ. (Zenith Distancc): Bir gök cisminin başucu mesafesi, o gök cisminin başucu noktasından olan açılsal mesafesi veya başucu mesafesini doksan dereceye tamamlayan açısal mesa¬fedir. BAŞÜSTÜ. (Fore castle deck): Gemi ana güvertesinin gemi pruvasın¬da kalan kısmı. BAŞ VENTO. (Forward Guy): Filika mataforaları ile yan matafora¬larının döndürülmesinde kullanılan donanımların baş tarafta olanı. BAŞ YATIRMASI. (Deck Ilook): Ağaçtan yapılmış teknelerde baş ta¬rafa en yakın ve v harfi şeklinde olan posta. Bu yatırma, kaplama tah¬talarının baş bodoslamaya bağlanmasına yarar. BAŞ YELKENLER. (Head Sails): Pruva direği ile cıvadra üzerine açı¬lan üçgen yelkenler. Bu yelkenler, Kontra flok, dış büyük flok, iç bü¬yük fiok ve trinketine floktur. Bak. Flok. BAŞ YELPAZESt. (Kniglıt Head): Baş bodoslamasını kuwetlendirmek için bodoslamanın her iki tarafına dikey olarak konulan ağaç kütük. BAŞTAN ALMAK. (Hcad fast): Rüzgâr ve denizlerin baş taraftan alın-ması. BAŞTAN BULMAK. (To agrouııd): Bir deniz aracının omurgasının baş tarafının deniz dibine değmesi. BAŞTANKARA. (Gravel, Ground): Batma tehlikesi karşısında kalan bir gemi veya deniz aracının pruvası sahile gelecek şekilde oturması. Buna karaya bindirmekte denir. BAŞTANKARA YANAŞMAK. (Ashore stem on): Geminin başının sa-hile dik gelecek şekilde bir iskeleye yanaşması. BATARYA. (Battery): Topların bulunduğu yer. Gemilerdeki toplar kul-lanılış maksatlarına ve çaplarına göre; Ağır, Orta, Hafif ve Uçaksavar bataryası olarak sınıflandırılırlar. Eski yelkenli harp gemilerinde deniz seviyesine en yakın olanlara birinci, onun üstündekine ikinci, onun üs- tündekine de üçüncü batarya denilirdi. BATIK. (Wreck): Batmış gemi enkazı. BATİK ŞAMANDIRASI. (Wreck Buoy): Derinliği az olan sulardaki ba-tık gemilerin yerlerini belli etmek üzere batık geminin civarına konu¬lan yeşil, kırmızı ve siyah renkli şamandıralardır. Leş şamandırası da denilir. BATTI ŞAMANDIRASI. (R»nv ket kabiliyetini kaybederek batan denizaltı gemilerinin bir çelik halata bağlı olarak su yüzüne bıraktıkları şamandıralardır. Bu şamandıra üze¬rinde şamandırayı bulacakların ne şekilde hareket edeceklerine dair talimat ve denizaltı gemisi ile konuşulabilmek için bir telefon ahizesi vardır. BATİTERMOGRAF. (Bathyhcnııograph): Deniz suyunun muhtelif de-rinliklerdeki ısısını ölçen bir alet. BAYILMA. (Alisi): Gemi veya deniz araçlarının herhangi bir sebeple sancak veya iskele tarafına yan yatmaları. BAYILTMA. (CAREEN): Gemi veya deniz araçlarının karinalarını mid-ye, yosun ve diğer deniz kabuklularından temizlemek ve boyamak için teknenin bilinerek bir bordası taratma yatırılması. BAYRAK. Bak. Bandıra. BEDEL FLAMASI. (Repealer, Substitute Flag): Gemiler arasında işaret sancakları ile yapılan haberleşmede alt alta çekilmiş sancaklardan bi¬rinin tekrar kullanılması gerektiğinde o sancağın yerine çekilen flama. BEDEN. (Shank): Demirin anelesi ile memesi arasında kalan kısmı. Halatlarm iki çıması arasında kalan kısmına da Beden denir. BEDEN BAĞI. (Rolling Hitclı): Küçük burgatalı bir halatı büyük bur- gatalı bir halatın bedenine bağlamak için yapılan bağdır. Buna kamçı bağı da denir. BEDEN KİLİDİ. (Bight shalile): Zincir karamusala vurulurken zincir doblinini loçadan içeri almak için kullanılan telin çımasında bulunan harbili kilit. BEDEN MAFSALI. (Crown of tlıc anchor): Demir kollarının bedene ir- tibatlandırıldığı oynak kısım. BEL. (Midship body): Gemi ve deniz araçlarınm mastori postaları hi¬zasına gelen en geniş kısmı. BEL VERME (Sagging): Başı, kıçı düşmekte denir. Daha ziyade ağaç teknelerde görülür. Gemilerin dalga tepelerinde kalması veya gemi baş kıç ambarlarına fazla yük alındığında gemi bünyesi deformasyona uğ¬rar. BERMUDA ARMA. (Bermuda rig): Daha ziyade kotraların donatıldığı iki direkli ve cıvadralı tekne. BERMUDA YELKENİ. (Bermuda rigging (sail)): Bermuda armalı tek-nelerde gizlere açılan dörtköşeli yelken. BEZ FAÇUNA. (Serving a ropc with tarpaulin): Su ile temas eden ha-latlarm kısa zamanda harap olmasına mani olmak için halat üzerine sanlan beze denir. BEZ MANİKA. (Wind sail): Cephanelikleri veya geminin iç kısımlarını havalandırmak için kaportalardan içeriye uzatılan ve dışarda kalan ağız kısmı rüzgârüstüne çevrilerek iç kısımlara havanın girmesini sağ¬layan bezden yapılmış manika. BEZ USTURMAÇA. (Carvas Fcnder): Ufak deniz araçlarında kullanı¬lan kalın burandadan yapılmış ve içerleri üstübü ve eski halat parça¬ları ile doldurulmuş silindir biçimindeki usturmaça. Burandaların üzerleri güzel gözükmesini sağlamak için beyaza boyanır. Bak. Balon usturmaça. BIRAKMA. (Abandonment): Deniz sigorta terimi. Geminin kaybı ha¬linde, sigortalı olan kaybı ya tam kayıp olarak kabul eder ve gemiyi sigortalıyana devreder veya kısmî kaybı kabul eder ve gemi kendi üze¬rinde kalır. Bu durumda hasarlar sigorta tarafından yapılır. Sigortanın tam kaybı kabul etmesine bırakma denir. BIYIK. (Marhııgale-Dolphm stnkeı): Büyük ve kontra baston vento- larını bu bastonlardan açık bulundurmak için ana cıvadranın her iki tarafma destamoraya yakın olmak ve kemerelere paralel olarak bulun¬mak üzere konan serenlerdir. Bıyığın cıvadraya gelen tarafı çatallı olup çatalbağı yapılmak suretiyle cıvadraya bağlanır. BIYIK KÖSTEĞİ. (Marlıngale bobstay): Bıyığın cundalarından alınıp talimarın her iki tarafındaki mapalara bağlanan halatlar. BIYIK MANTİLYASI. (Martıngale guys): Bıyığın cundalarım üst tara-lından tutmak için cunda lan ile destamorası arasına donatılan selviçe. BIYIK VENTOSU. (Marhngale backrobes gobline): Bıyıkların cunda-larından alınarak geminin baş omuzluklarına bağlanan halatlar. BİLAR. (Blare): Ağaç teknelerin kalafat edilmesinde kullanılan katran¬lı macun. BİNDİRMEK. (Strike): Bir gemi veya deniz aracının diğer bir gemi veya deniz aracına baş tarafından bordasının herhangi bir yerine vur¬ması. BİNDİRME KANCABAĞI. (Blackwall hitch): Kancabağının diğer bir şeklidir. Kavelya veya mühendisbağı da denilir. BİNDİRME KAPLAMA. (Clinker Plaııking): Borda kaplama tahtala¬rının döşenmesinde kullanılan bir usuldür. Kaplama tahtalarından üstte olanın alt tarafı, altta olanın üst tarafına gelecek şekilde kona¬rak postalara bakır çivilerle perçinlenir. Bu şekildeki kaplamalar daha ziyade kiklerde ve ufak deniz araçlarında kullanılır. BİNMEK. (Occludc): Bir siklet veya kuwetin bir halat veya donanım üzerine geçmesi. BİRAGO. Yelken gemilerindeki topların seyirdimini hafifletmek için topun kuyruğu ile alabanda arasına donatılan donanım. BİR SANTİM BATMA TONASI. (Tons per ineli immersion): Gemiyi paralel olarak bir santim batırmak veya bir santimetre yükseltmek için konulması veya çıkarılması gereken ağırlık miktarı. A (WL) Ağırlığın miktarı T = — - x 1,025 formülü ile bulunur. 100 Burada T, bir santimetre batma tonası, A konulacak veya çıkarılacak ağırlığı, (WL) metrekare olarak su sathının mesahasmı, 1,025 deniz suyunun yoğunluğunu gösterir. BİSMİLLAH FUNDO. (In thc name ol god, let go): Demirin, demir¬lemek üzere denize bırakılması için verilen komuta. BİTA. (Bitt): Gemi veya yelkenli gemilerde halatların veya yelkenle¬rin iskotalarını volta etmek üzere güverte üzerine konulmuş küçük babalar. Genel olarak kurt ağızlarının gerisinde bulunur. Bitalann üst kısımları halatların kayarak çıkmalarını önlemek maksadıyla alt taraflarına nazaran daha geniş olur. BLOKLAMA. (Blocking): Herhngi bir deniz geçidinin düşman tarafın¬dan kullanılmasına engel olmak maksadıyla kapatılmasıdır. Bu mak¬sat için genellikle eski ticaret gemileri kullanılır. Bloklama gemileri kapatılacak geçitin ağzına getirilir ve burada batırılır. BOCALAMAK. (To wear): Gemilerin fırtınalı ve denizli havalarda iler- leyemeylp yalpa yapmasını önlemek ve uygun bir zamanda aksi rota¬ya dönmek suretiyle denizleri kıçtan almak. BOCÎ. (Run free): Yelkenli teknelerde pruvanın rüzgâraltına dön¬dürülmesi ve rüzgârın kıçtan alınması için verilen komuta. BOCİ ALABANDA TRAMOLA. (GYBE): Kısa zamanda dönüş yapmak için teknenin pruvasmı rüzgâraltına çevirmek üzere verilen komuta. Bu komuta ile iskotalar hemen fora edilir ve dümene basılarak dönüş yapılır. BOCRUM. (MIZZEN MAST): Yelkenli teknelerde kıç aynalığa yakın veya kıç aynalık üzerinde bulunan direk. BOCRUM RUMBASI. (Jigger Boonı): Bocrum yelkeninin açıldığı bum- ba. BOCRUM GİZİ. (Jigger Gaff): Bocrum yelkeninin açıldığı ve yelkenin seren yakasının bağlandığı direk. BOCRUM YELKENİ. (Jigger): Bocrum gizi ve bumbası üzerine açılan dörtköşe yelken. Bocrum yelkeni genel olarak randa yelkeni ile bir¬likte mütalaa edilir ve çoğu zaman randa yelkeni şeklinde söylenil*. BOCU ETMEK. (Cant): Herhangi birşeyin alt tarafını üst tarafına ge¬tirmek. BOCU POSTASI. (Cant Timber): Teknelerin baş ve kıç bodoslamala¬rına yakın olan yerlerindeki pastalar. BOCURUM. Bak. Bocrum. BOCURGAT. (Capstaıı): Küçük tonajdaki gemi veya tekneleri karaya çekmek, ağır cisimleri sürüklemekte kullanılan ağaçtan yapılmış ya¬tay kollu ırgatlardır. BODOSLAMA. ((Post) (STEM Baş Bodoslama) (STERNPOST Kıç Bodoslama): Tekne omurgalarının baş, kıç taraflanndan yukarıya doğru uzanan çelik, dövme demir veya ağaçtan yapılmış kısımlardır. Bunlardan baş taraftakine baş bodoslama, kıç taraftakine kıç bodos¬lama denir. BODOSLAMA ASTARI. (Apron): Bodoslamayı kuwetlendirmek mak-sadıyla bodoslamanın iç taratma ve bodoslama üzerine cıvatalarla bağlanan ağaç. BODOSLAMA AŞOZU. Bak. Aşoz. BOFOR MİKYASI. (BEAUFORT SCALE): Rüzgâr kuwetini rakam¬larla ifade edilmesidir. Bofor mikyasları aşağıda gösterilmiştir. RÜZGÂR K ü V V E T t SÜRATİ MİL Bofor Ölçeği 0 — Sakin deniz ayna gibi. 1 den aşağı 1 — HAFİF HAVA. Çırpıntı - Tepelerde köpük yok. 1 - 3 2 — HAFİFÇE BRÎZ. Ufak dalgacıklar, tepeleri cam gibi kırılma yok. 4 - 6 3 — HAFİF BRÎZ. Büyük dalgacıklar, tepeleri kırılmaya başlıyor. 7-10 4 — MUTEDİL BRÎZ. Küçük dalgalar uzamaya başlıyor sık beyazlıklar beliriyor. 11 - 16 5 — SERT BRÎZ. Orta dalgalar, birçok beyazlıklar ve bazı serpintiler. 17-21 6 — KUWETLİ RÜZGÂR. Büyük dalgalar şekillenmeye başlıyor, beyaz köpükler her yere dağılıyor ve bazı serpintiler görü¬lüyor. 22 - 27 7 — - FIRTINA RÜZGÂRI. Dalgalar yükseliyor kırılan dal¬galardan beyaz köpükler saçılıp ya-yılmaya başlıyor. 28 - 33 8 — FIRTINA. Uzunluğu daha büyük olan, orta yüksek¬likte dalgalar, dalga tepecikleri savrulur, köpükler bariz şeritler ha¬linde rüzgâr istikametine savrulur. 34 - 40 9 — KUWETLİ FIRTINA. Yüksek dalgalar rüzgâr İsti¬kametinde kesif köpük şeritler, ser¬pintiler görüşe tesir edebilir. 41 -47 10 — TAM FIRTINA. Çok yüksek dalgalar, deniz yüzeyi beyaz bir renk alır, ağır dalgalar, görüş azlığı. 48 - 55 11 — ORKAN SEKLİNDE FIRTINA. Müstesna yükseklikte dalgalar küçük ve orta büyüklükte gemiler uzun periyodlar için görüş¬ten kaybolur. 56 -63 12 - ORKAN (KASIRGA). Hava köpük ve serpintilerle dalgalar küçük ve orta büyüklükte beyaz bir hal alır. Görüş çok ciddi surette azalır. 64 - 71 13 — KASIRGA 72 - 80 14 KASIRGA 81 - 89 15 — KASIRGA 90-99 16 KASIRGA 100 - 109 17 KASIRGA 110-118 Bofor No. Saatteki Hızı Dz. Mili Denizcilikteki Adı Denize Olan Tesiri 0 1 den az Limanlık Deniz ayna gibi düz. 1 l - 3 Gayet hafif rüzgâr Ufak dalgacıklar köpük görülmez. 2 4-6 Hafif rüzgâr Kısa ve küçük dalgalar çatlak ydk. 3 7-10 Latif rüzgâr Dalgalar büyür tepeleri çatlar. 4 11 - 16 Mutedil rüzgâr Dalgalar uzunlaşır, beyaz köpük¬ler görülmeye başlar. 5 17-21 Fırışka rüzgâr Orta büyüklükte dalgalar, boyları uzun serpinti görülür. 6 22-27 Kuwetli rüzgâr Büyük dalgalar oluşur, köpüklü dalga başları daha geniştir. 7 28-33 Mutedil fırtına Dalgalar biri biri üzerine yığılır. Çatlayan dalgaların köpükleri uçuşmaya başlar. 8 34 - 40 Fırtına Uzun ve yüksek orta dalgalar olu¬şur. Çatlaklar öne doğru kırılır. Köpükler uçuşur. 9 41 -47 Kuwetli fırtına Dalgalar yükselir, yuvarlanmaya başlar. Serpintiler görüşü azaltır. 10 48-55 Ağır fırtına Pek yüksek dalgalar, dalga tepe¬leri devrilecek gibi uzun ve kesif köpük sahaları oluşur. Deniz yüzü beyaz görülür. Görüş kabiliyeti cok azdır. 11 56-66 Pek ağır fırtına Çok yüksek dalgalar olur. Küçük gemiler dalgaların arasında bazen görülmez. Deniz yüzü beyaz kö-püklerle kaplıdır. Görüş çok bo¬zuktur. 12 66 dan fazla Kasırga Hava köpük ve serpinti ile dolu. Deniz bembeyaz, görüş tamamen kaybolmuştur. BOĞATA. (Dcad Eye): Ağaçtan yapılmış ve her iki yanağı şişkin ve yanaklarma üçer delik açılmış dilsiz makara. Boğatalar genellikle çar-mıhların gerilmesinde kullanılır. BOĞMAK. (Extinguish): Kuwetli rüzgârlarda yelkenlerin alanlarını küçültmek için yelkenleri istingalarla direk veya serenlere sarmak. Yel-kenleri istinga etmek de denir. BOĞMA SALABURUN. (Rcef Tackle): Tirinket ve mayistra yelkenle¬rini istinga etmek için kullanılan salaburunlardan serenin cundasına yakın olanı. BOĞMA SALABURUN PATASI. (Reei Tackle Gringle): Boğma sala- burunu yelkene bağlamak için yelkenin gradin yakalarında bulunan halattan yapılmış patalardır. BOMBİRES. Bak. Ana cıvadra BONAVELE. (Lubber Holcs): Çarmıklarla selviçelerin içinden geçebil-mesi için çanaklığın ortasında bırakılan kare şeklindeki delik. BONCUK. (Deadeye wlth one hole.): Tek deliği olan ufak boğata. BONCUK TORNO. (Jevel block): Torsolom palangası ile pruva ve kont¬ra iskotalarının donanımlarında kullanılan bir nevi tomodur. Kana¬lın alt kısmı hizasındaki çıkıntılarda halatm gireceği delik vardır. Bu şekilde yapılmasından maksat, kabasorta donanımda halat boş bırakıl¬dığı zaman boncuk tornonun tumba olmamasına ve dil ile veta arasına filasa veya başka bir şeyin sıkışmamasına yarar. BORDA. (Board): Gemilerin veya teknelerin dış tarafta ve su kesimin¬den yukarıda kalan yan kısımları. Sancak taraftakine sancak borda, iskele taraftakine iskele borda denir. BORDA BORDAYA. (Fail aboard): Gemi ve deniz araçlarının bordala¬rını biribirlerine vererek yan yana yatması. BORDA DEĞİŞTİRME. Bak. Tramoia. BORDA BOTU. (Punt): Gemilerin su kesimlerine yakın olan borda kı-sımları ile karinalarını temizlemede, lostra etmede ve faça boyası çek¬mede kullanılan 10-15 fit boyundaki ağaç teknelerdir. BORDADA TESLİM. (Free Alongside) (Free on board): Liman âdetleri ve tüzükleri aksini emretmediği sürece mukavelede bordada teslim kaydı olduğu zaman yükün, gemi donanımlarının yetiştiği yere kadar tesli¬midir. Bordada teslim yükleyiciye aittir. Uluslararası kısa adı FOB’tur. BORDA FENERLERİ. (Side Lights): Seyir fenerleri içinde yer alan fe-nerlerdir. Gemilerin sancak ve iskele taraflarım belirtmek üzere yakı¬lan ve hususi yerlerine takılan seyir fenerlerinden sancak taraftaki ye¬şil, iskele taraftaki kırmızı renktedir. Borda fenerleri, pruvadan kemere¬nin iki kerte gerisine kadar ışık gösterecek ve iki mil mesafeden görü¬lebilecek nitelikte olacaklardır. Her hangi bir sebeple borda fenerlerinin ışık göstermemesi halinde kullanılmak üzere gaz veya diğer bir madde ile ışık gösteren aynı evsaftaki fenerler köprü üstüne yakın bir yerde hazır bulundurulmalıdır. 100 vat ve iki flamanlı lamba kullanılır. BORDA FENERLİKLERİ. (Side light sereen, Light board): Borda ışık-larının pruvanın mukabil tarafından, kemerenin iki kerte gerisinden görülmelerini önleyecek şekilde yapılmış siperliklerdir. BORDA HALATLARI. (Brcast Fast): Sahile veya bir gemiye aborda olmuş bir geminin bordası istikametinden vermiş olduğu halatlar. Bak. Parima. BORDA İSKELESİ. (Gangboard. Gangway): Personelin gemiye girip çıkmaları için gemilerin kıç taraflarına yakın yerlere ve bordalara ko¬nulan iskele. Sancak iskelesinden üst rütbeli subaylar iskele iskelesin¬den diğer personel istifade eder. BORDALAMAK. (Abreast): Denizdeki bir geminin veya sahildeki bir mevkiin, seyretmekte olan bir geminin kemeresi veya 090-270 nispî isti-kametinde bulunmasıdır. BORDA MATAFORASI. (Boom): Demirli gemilerin denize indirdikleri deniz araçlarının bağlamaları için Köprüüstü civarında bordalara dik olarak uzatılan ve ventolar yardımı ile tutturulan dikmeler. Büyük ge¬milerde bir bordada ikiden fazla matafora bulunur. BORDA PATALYASI. Bak. Borda botu BORDA ŞIPKASI./AĞI (Scramble net): Personelin gemiye çabuk girip çıkmaları için bordalarından sarkıttıkları ağ. Daha ziyade amfibi hare¬kâtta çıkarma gemilerinde bulunan personelin çıkarma araçlarına in¬meleri için kullanılır. BORDA TİRİZİ. Bak. Tiriz BORDAYA ALMAK. Bak. Bordalamak BORİNA. (Bolüne): Dört köşe yelkenlerin gradin yakalarının iskota yakasma yakın yerlerinde bulunan borina patasına İzbarço kasa ile bağlanan halat. BORİNA KAÇMA. (To be on the bovdine): Teknelerin kendi kendisine orsasına kaçmasına denil*. Orsasına kaçıyor da denilir. BORİNA PATASI. (Bowiine bridle): Kare yelkenlerin gradin yakaların-daki matafyonlara halattan yapılan kaz ayaklan. BORİNATA. (Boıvline): Trinket yelkeninin borinasına verilen isim. BORNO. (Pin): Makaralarda tabla ile dilin merkezinden geçen demir veya pirinç çubuk. Buna porno’da denilir. BOSA. (Slip Stopper): Demir loçaya oturduktan veya zincire yeteri ka¬dar kaloma verildikten soma zincir veya demirin ağırlığım ırgat üze¬rinden kaldırmak için güverte üzerindeki mapalara kilitlenmiş uçları maça kilitli kısa zincir. BOSA CEVİZİ. (Stopper knol): Zincir bosaların yerinde kullanılan kısa halatların çımasına yapılan ceviz. BOSA ÇEMBERİ. (Sling lıoop): Ana serenlerin hamaylılarını kuşatan demirden yapılmış çember. Sereni tutacak olan bosa zinciri bu çember üzerindeki aneleye kilitlenir. Bak. seren BOSA KİLİDİ. Bak. Maça kilidi. BOSALI KANCA. (Stopper hook): Kanca içine geçirilmiş olan halat veya zinciri kolayca çıkarmak için kullanılan özel tipteki kanca. BOSA PAYI. Bak. Güverte payı BOSA SAPANI. (Rope strop): Bosa çemberi yerine kullanılan halat ve¬ya tel halattan yapılmış sapan. BOSA TUTMAK. (Stroppering): Bir halat veya zinciri bedeni üzerine bosa vurarak tutmak. BOSA ZİNCİRİ. Bak. Zincir Bosa BOŞ. (Slack (rope); light, unloaded): Herhangi bir yere verilmiş olan halatın gergin vaziyette bulunmayışına ve bir geminin yüklü olmayı¬şına denir. BOŞ AĞIRLIK. (Light Weight): Yük, kumanya, malzeme ve içme suyu hariç makinanın, kazanlann ve kazanlarda bulunan suyun, yedek par¬çaların ilâvesiyle tamamen donatılmış olan bir teknenin ağırlığı. Boş ağırlık, 2240 librelik ton ile ifade edilir. Bak. Boş deplasman BOŞ AL. (Take in the slack): Bir yere verilmiş olan halatın gergin va¬ziyette durması için sarkan kısmının alınması için verilen komuta. BOŞALTMA. (Unloading): Mal nakli için bir gemi kiralayan bir kim¬senin yükleme veya boşaltma işini, yapılan sözleşmede eğer sözleşme yoksa mahalli kurallara göre uygun bir sürede yapmasıdır. BOŞ DEPLASMAN. (Light Displecenıent): Geminin yüklenmeden ewelki ağırlığı. Genel olarak boş ağırlık denir. BOŞ MAİMAHREÇ TONAJI. Bak. Hafif maimahreç BOŞ SU ÇEKİMİ. (Light Draft): Boş deplasman durumundaki bir ge-minin su çekimine denil*. BOŞUNU ALMAK. Bak. Boş almak BOŞ VER. (Slack awav): Volta edilmiş veya tutulmakta olan bir hala¬tın gerektiğinde sağılması için verilen komuta. BOT. (Boat): Bir veya iki çifte kürekle hareket eden, güvertesi olma¬yan ayna kıçlı ufak tekne. Ağaç veya Fiberglas gibi maddelerden ya¬pılır. BOT KALASTRASI. (Boat Chock): Güverteye alman deniz araçlarının üzerine oturmaları için karinasını kavrayacak şekilde yapılmış ve gü¬verteye sağlamca tespit edilmiş kalın ağaç. BOT KAPELESÎ. (Boat Covcr): Ufak deniz araçları ile filikaların gü-vertede veya mataforada bulundukları zaman yağmur ve deniz su¬larının içine dolmaması veya güneş ısısı ile armuzlarının açmaması için üzerlerine serilen buranda örtü. BOT MATAFORASI. (Boat Davit): Botların güverteye alınmaları için bot kaz ayaklarmın anelesinden bağlanıp kaldırılmasında kullanılan ufak matafora. BOT PUSULASI. (Boat Compas): Filika gibi ufak deniz araçlarında kullanılan elle taşınabilir seyyar, küçük mıknatısı pusula. Bunlara filika pusulası da denir. BOT TENTESİ. (Boat Awning): Ufak deniz araçlarında oturanların güneşten korunmaları için baş ve kıç tarafa konulan T şeklindeki punteller üzerine açılan tente. Tentenin açıldığı puntellere Istalyoz denir.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder