Bilgi bloğu, Denizcilik bilgi arşivi,teknik terimler,teknik kavramlar,teknik açıklamalar ,bilgi kaynağı, ödev, denizcilik dökümanları,nedir? sorusunun cevabı
20 Mart 2017 Pazartesi
Gemici Dili Detaylı Anlatım
— A — ABLUKA. (Blockade.): Abluka, her tabiyetten gemilerin abluka altına alman bir liman girişini veya deniz sahalarına girip çıkmalarını önle¬mek maksadıyla harp gemileri veya diğer harp vasıtaları ile denizde meydana getirdikleri karakol hattıdır. Ablukanın muteber olabilmesi için : 1. Abluka sınırlarının saptanması, 2. Ablukanın ilân ve tebliğ edilmesi, 3. Ablukanın müessir olması, 4. Ablukanın, tarafsız devletlere ait limanlara gidişe engel olmaması, 5. Bütün devletlerin gemilerine eşit bir şekilde uygulanmış olması, Ablukanın şekilleri. 1. Stratejik ve askerî abluka, 2. Ticarî abluka, 3. Kâğıt üzerinde abluka, 4. Uzaktan abluka, 5. Savaş içinde abluka. Bir abluka aşağıdaki durumların hasıl olması ile sona erer. 1. Harbin sona ermesi, 2. Ablukanm, ablukayı koyan devlet taralından kaldırılması, 3. Abluka edilen ülkenin Silahlı Kuwetleri tarafından ablukayı koyan ülkenin kuwetlerini zorla uzaklaştırması, 4. Ablukanın etkisini yitirmesi, 5. Abluka edilen ülkenin ablukayı koyan devlet tarafından işgali. ABORDA. (Alongsidc): Bir deniz aracının diğer bir deniz aracına bor¬dasını vermek suretiyle yanaşması. Bu şekilde yanaşmaya Aborda ol¬mak denir. ABOSA. (Avast): Bosaya vur manasında kullanılan bir terim. Yisa edil-mekte olan bir halatın veya vira edilmekte olan zincirin kısa bir müd¬det tutulması için bosaya vurulması. ABRAMAK. (To steer a ship): Fırtınalı havalarda veya kaba dalgalı denizlerde gemi veya bir deniz aracının iyi bir şekilde kullanılması. ABRİLE. (Clew up the ınain sail): Trinket ve mayistra yelkenlerinin istinga edilmesi için verilen komuta. Abrile tiıinket, abrile mayistra şeklinde komuta edilir. ACENTA/ACENTE. (Agcncy): Gemi nakliyat şirketlerinin, gemilerini işlettikleri limanlarda gemilerine navlun temin etmek ve ticarî işlerini yürütmek maksadıyla bulundurdukları yetkili şahıslardır. ACENTA ÜCRETİ. (Agency Fee): Limanlarında kaldığı sürece gemi¬lerin her türlü işlerini gören acentalara verilen ücrettir. Ücretler gemi tonajına, navluna veya yapılan mukaveleye göre değişik olur. AÇEVELE. (Guy): Serenlerin aşırılabildiği kadar prasya edilmesi. AÇEVELE DONANIMI. (Sprit Rigging): Bir yere asılan veya su üze¬rinde bulunan bir cismin civarda bulunan bir yere, cisme veya gemiye çarpmaması için yapılan donanım. AÇEVELE GÖNDERİ. (Bunıpkin): Bumbası olmayan yelkenlerde, rüz¬gârı pupadan almak, yelkenleri rüzgârla doldurmak ve kolaylıkla sey¬retmek için yelkenin iskota yakalarına takılan ve bu yakalarm dışarıya doğru uzatılmasını sağlayan gönder. AÇEVELE TUTMAK. (Torig sprits): Açevele donanımını yapma işi. AÇIĞA ÇIKMAK. (To be off): Rıhtıma aborda veya kıçtan kara olmuş bir geminin bulunduğu yerden kalkarak daha uzaktaki bir yere demir¬lemek için sahilden uzaklaşması. Açığa çıkmak, fırtına veya denizler sebebiyle rahat bir şekilde harmanlamasından veya rıhtımdaki işlerinin bitmiş olmasından da ileri gelebilir. AÇIK DENİZ. (Öpen sea): Kıt’alar arasındaki büyük denizlerdir. Diğer bir deyimle, denizin, herhangi bir devletin karasuları veya içsulanna dahil olmayan bütün kısımlarını ihtiva eder. Açık denizlar bütün dev¬letlerin faydalanmalarına açıktır. Hiçbir devlet açık denizleri yalnız kendisi faydalanmak üzere temellük edemez. Açık denizler karalardan farklı olarak mülkiyeti iktisap edilmek üzere işgal edilemez. AÇIK DÜŞMEK. (To fail away): Herhangi bir mevkiye nazaran bulu-nulması arzu edilen mesafeden bir sebep veya tesir dolayısıyla uzakta bulunmaktır. AÇIK KİRALAMA (Öpen charter): Yükün cinsi ile vanş limanları ta¬yin edilmeden yapılan anlaşma. AÇIK KURTAĞZI. (Öpen chock): Bak. Kurtağzı. AÇIK LİMAN. (Öpen Harbour): Denizlerin ve buzların girmesine karşı kapalı olmayan liman. AÇIK LİMAN. (Öpen Port): Ticarî mallar üzerindeki gümrük vergile¬rinin uygulanmadığı ve sağlık kontrollerinin yapılmadığı liman. AÇIKTA EĞLENMEK. (To put about): Geminin bir limana girmeden liman önünde ve seyir halinde bulunması. Limanın girişe kapalı bulun¬ması veya fena hava koşullan sahile doğru seyretmiye elverişli olma¬dığı hallerde gemiler dermrlemedcn açıkta seyrederler. Buna Traverse çıkmak, Travers yapmakta denilir. AÇILIR BAKLA. (Dctachable Link): Zincir kilitlerini biribirlerine ek-lemekte veya zincir üzerinde bulunan fırdöndünün iki ucundaki bakla¬lara takılan ve gerektiği zaman kolay ve çabuk açılabüen bakla. AÇMAK. (Off): Geminin seyir emniyetini tehlikeye düşürecek bir yer¬den uzaklaşarak daha emin bir yere doğru sevk edilmesidir. ADESE. (Lens): Bak. Mercek ADÎ DÜMEN. (Rudder): Bak. Dümen ADÎ ISKARMOZ. (Tholepin, Thole.): Filikalar ve kürekle hareket eden küçük deniz araçlarındaki küreklerin kürek boğazlarından tekneye irti- batlandırılmasını sağlayan kayışların geçtiği küpeşte üzerindeki ağaç veya madeni çeliklerdir. Bak. ıskarmoz ADİ PALANGA. (Luff Tackle): Tornosil makarası kancalı olan palan¬ga. Bu palangalar armaları germekte ve gemiciliğin gerektirdiği birçok yerlerde kullanılır. Bak. Palanga ADİ TAN. (Twilight): Güneşin, ufkun altı derece altmda bulunması hali. Adî tan yerine genellikle Alaca karanlık terimi kullanılır. Bak. Ala¬ca karanlık. ADÎ YEKE. (Tİller, Rudder Tiller): Filikalarda ve ufak deniz araçla¬rında dümeni istenilen tarafa basmak için dümen boğazına girecek şe¬kilde bir ucu oyulmuş ağaç veya demirden yapılmış kol. ADMİRALTI DEMİRİ. (Stockcd Anchor): Çiposu kollarına dik olan de-mirlerdir. Çipolar bu tip demirlerin bir kısmında sabit, bir kısmında ise hareket edebilir şekilde yapılırlar. Bu tip demirlerin tutması diğerleri¬ne nazaran daha fazladır. AGANTA. (Avast): Yisa veya laçka edilmekte olan halat, veya vira ve¬ya hayboci edilmekte olan zincirin kısa bir müddet sonra tekrar bıra¬kılmak üzere tutulması için verilen komuta. AGANTA İSKOTA. (Ali sheets aft): Yelkenli gemi veya yelkenle seyre¬den küçük deniz araçlarında orsadan alabanda ile dönüş manevrası yapılırken laçka edilmiş olan iskotayı volta etmek için verilen komuta. AG. (Net): Bak. Şıpka. AĞAÇ ŞAMANDIRA. (Wooden Buoy): Genellikle demir şamandırası olarak kullanılan ağaçtan yapılmış şamandıralardır. AĞAÇ USTURMAÇA. (Spar Fcnder): Şalopa, römorkör ve duba gibi de-niz araçlarının bir yere yanaşmaları sırasında çarpıp borda saçlarının ezilmemesi için bunların bordalarına asılan 120-180 santim boyunda ve 15-25 santimetre kalınlığında ağaç kütüklerdir. AĞIR BUZ. (Heavy İce): Kalınlığı on kademden fazla olan buz. AĞIR DENİZ. (Heavy Sea): Dalga boylan ile dalga yükseklikleri büyük ve çarpma basmçlan fazla olan denizler. AĞIR FIRTINA. (Heavy Storm): Yüksek dalgaları oluşturan, uzun ve tepeleri öne doğru devrilmeye başlayan, deniz üzerini beyaz köpüklerle kaplatan ve saatteki sürati 48-55 mil olan rüzgâr. AĞIR HUBUBAT. (Heavy Grain): Deniz Ticaret Kanununa göre, buğ¬day, mısır, çavdar gibi ürünlerdir. AĞIR GEMÎ/TEKNE. (Ilcavy Lift Ship): Kaba yapılı, denizde iyi yü-zemeyen ve az sürat yapan gemi. AĞIRLIK MERKEZİ. (Çenter Of Gravity): Gemiyi oluşturan bütün zerreler üzerindeki yerçekimi etkilerinden oluşan bileşkenin uygulama noktası. Diğer bir deyimle gemi ağırlığının toplandığı nokta. AĞIZ BAĞI. (Mousing a hook): Ağır yüklerin kaldmlması sırasında kanca ağzının açılmaması için kanca ağızlarına yapılan bağ. Bu bağ aynı zamanda kancadaki halatm herhangi bir sebeple kancadan kur¬tulmasına da engel olur. AĞIZ KUŞAĞI. (Shccr Strake): Borda kaplamalarının en üstte olanıdır. AĞIZ KUŞAĞI TİRİZİ. (Beading): Ağız kuşağı ile küpeşte kaplama¬sını biribirinden ayıran tiriz. AĞIZLAMAK. (To reaeh the entıance of a port): Herhangi bir şeyi ken-disine ait bir yere sokmak için o şeyi yuvasına geçmek üzere uydur¬mak. Bir liman ağzını veya geçidini ortalamaya da ağızlamak denir. AĞZINA VOLTA ALMAK. (Choke a Lııff): Boşu alman veya yisa olu¬nan bir palangayı gergin bir durumda bulundurmak ve tirentinin sağü- masını önlemek üzere sabit bir halde tutulması için tirentinin palanga kanalı ağzına kaptırılmasıdır. AHŞAP TEKNE. (Woodcn Boat): Bütün malzemeleri ağaçtan olan tekne. AKINTI. (Current, Stream): Akıntı, deniz sularının yatay hareketidir. Akıntılar, Met ve cezir (gel-git) ile meydana gelen periyodik akıntılar, mevsim rüzgârları ile meydana gelen mevsim akmtüarı, suların de¬vamlı akışları ile meydana gelen akıntılar olmak üzere üçe ayrılırlar. Deniz akıntıları Kurantoğraf denilen bir alet ile ölçülür. AKINTI DEMİRİ. (Stream Anchor): Bak. Tonoz Demiri AKINTI HARİTASI. (Curret chart): Akıntıları, daha ziyade met ve cezir akıntılarını gösteren haritalarıdır. Genellikle bir takım içinde 12 harita bulunur. Her harita ait olduğu saatteki akıntının yönünü ve süratini gösterir. AKINTI SEYRİ. (Current Sailing): Akıntının yönü ve sürati hesaba katümak suretiyle yapılan bir seyir usulü. AKINTI SÜRATİ. (Current speed): Akıntının deniz mili olarak bir saat¬teki süratidir. Akıntı süratleri akıntı yönlerini gösteren okların üzerle¬rine yazılan rakamlarla gösterilir. AKMAK. (Drifting by the \vind or current; Dragging the anchor.) : Bü’ gemi veya deniz aracının aborda olmuş bulunduğu bir yerden halatla¬rını fora ederek rüzgâr veya akıntı etkisi ile rüzgâr altına doğru sürük¬lenmesi veya demirli bulunan bir geminin aynı etkilerle ve demirini taramak suretile sarkması, sürüklenmesidir. AKOVA. (Awash): Gemilerde demirin fundoya hazır vaziyette ve demir memesinin su ile temas eder halde bulunması durumu. AKS t SEDALI İSKANDİL. (Sonic Sounder): Bak. Elektrikli iskandil, Sonik iskandil AKTARMA. (Transshipment): Gemi dahilindeki eşyanın bir yerden di¬ğer bir yere, ambarlara taşınması veya diğer bir gemiye geçirilmesi. Düşmandan esir alınan gemij'e de aktarma denilirdi. AL. (Give Waytogcther.): Bak. Al beraber ALABANDA. (Wing) (Side): Gemi ve deniz araçlannın su kesiminden yukarıda bulunan iç kısmı. ALABANDA ASTARI. (Side Sheetlng): Yalı kütüklerinden sonra yu-karıya doğru konulan tek sıra kaplama. ALABANDA ETMEK. (Hard, To put lıard över): Dümenin basılabildiği kadar sancak veya iskele tarafa basılmasıdır. Gemilerin çabuk dönme¬si için verilen bu komuta harp bahriyesinde Sancak/İskele Alabanda, Ticaret bahriyesinde Alabanda Sancak/İskele şeklinde söylenir. ALABANDA ŞIPKASI. (Ilard Torpedo-Net): Ambar içindeki eşyaların alabandalarla temasını önlemek için alabanda üzerine gerilen şıpka¬lardır. ALABANDA TAHTASI. (Sıveat board): Bak. Kaplama ALABORINA SEYRETMEK. (To haul the wind.): Borinaları sonuna kadar lava edip yelkenleri rüzgârla doldurarak mümkün olduğu kadar rüzgâra yakın seyretmek. ALABORA /AL ABUR A. Bak. Albura ALACA KARANLIK. (Twilight): Sabahları karanlığın bittiği an ile gü-neşin doğuşu, akşamlan güneşin batışı ile karanlığın başladığı an ara¬sındaki zamandır. Alaca karanlığa Tan da denilir. Alaca karanlık müd¬deti rasatla mevki tayini için en iyi imkânı verdiğinden bu zaman sü¬resi içinde mevki tayinleri yapılır. Alaca karanlık müddetleri güneşin ufkun altında bulunduğu açısal mesafeye tâbi olmak üzere dört kısma ayrılır. Güneş adî tanda altı, rasadı tanda on, bahrî tanda oniki, astro¬nomik tanda onsekiz derece ufkun altında bulunur. ALAMANA. (Alamana, small lugger, fishing boat): Marmara ve Kara- denizde ağ ile balık tutan balıkçıların kullandıkları sekiz çifte kürekli ve yelkenli, 30-40 fit boyunda 4-6,5 t-on ağırlığındaki ağaç teknelerdir. ALAMANA SERENİ. (Small lugger.): Alamana yelkeninin açıldığı ve alt ucundan (seren topuğundan) güverteye değen eğik seren. ALAMANA YELKENİ. (Sprit Sail): Seren topuğu direğin güverte ıs-kaçasına dayanacak şekilde meyilli olarak kaldırılan serenin cundasın¬dan direğe alman vento üzerine açılan kare yelken. Yelkenin üst yakası vento üzerinde hareket ederek direğe bağlamr. ALÂMETLER. (Mark: beacon; sign.): Sahillere veya sığlık yerlere yakın olarak seyreden gemi ve deniz araçlarının seyir emniyetini sağlayan karadaki tepe, cami, kilise, belirli büyük binalar ile fenerler ve deniz¬deki sığlık şamandıraları fener dubaları gibi birçok maddelerdir. Bu maddeler deniz haritalarında özel işaretleri ile belirtilirler. Bak. Sahil işaretleri ALAPORTEKİZ PİYAN BAĞI. (Racking Sei/.ing): İki halatın beden veya çımalarının yan yana bağlanması ve sıyrılmaması için yapılan bağ. Buna Mürsele bağı da denir. ALARGA. (Off; push off; kecp away): Açık, açıkta manasında kulla¬nılan terim. Bir gemi veya deniz aracının sahile yanaşık olmayıp açıkta bulunması haline alarga, alargada denir. Bir deniz aracının o anda ge¬miye veya sahile yanaşması istenmiyorsa araç serdümenine alarga de¬nir. Bunun manası çağırmcaya kadar açıkta bekledir. ALARGAYA ÇIKMAK. (Sheer Off): Bir gemi veya deniz aracının sahil ile irtibatını keserek açıktaki bir yere demirlemesidir. ALAVERE. (Downhaul): İskopamar yelkeninin amora yakasını istinga eden selviçe. ALAVERE DONANIMI. (Rigging from oııe vessel to another vessel to pass lıunıan, parcels or other things.) Bir gemiden diğer bir gemiye herhangi bir şeyin nakledilmesi için yapılan donanım. Bak. Varagele ALAVERE PALETİ. (Paunch Mat): Yelkenlerin sabit armalara sürtü¬nerek aşınmamaları için sabit arma üzerine konulan halattan yapılmış tüylü paletler. ALAY SANCAKLARI. (Dressed Full): Millî bayramlarda veya önemli günlerde işaret sancak ve flamalarının bir sıra üzerine eklenerek isti- ralya üzerine pruvadan pupaya kadar çekilmesi için kullanılan san¬cakların hepsine verilen genel isim. Gemilerin bu şekilde donatılmala¬rına «gemi alay sancakları ile donatıldı» denir. Alay sancakları çekil¬diği zaman gemide mevcut direklerin şapkalarına Millî sancaklar da toka edilir. Alay sancakları millî sancaklarla birlikte sabah saat sekiz¬de (Özel günlerde daha ewel) toka edilir ve akşamları arya sancak zamanında beraberce arya edilirler. ALBERABER. (Stroke together, Give \vaytogether.): Kürekle hareket eden bir deniz aracının yanaşmış bulunduğu bir yerden bir kürek boyu mesafe açıldığında ve küreklerini puta vaziyetine getirdikten sonra kü-reklerin suya sokularak beraberce çekilmesi için serdümen tarafından verilen komuta. Buna Al da denilir. ALBURA. (Capsize; overtum): Herhangi bir şeyi aksi tarafa çevirmek, altım üstüne getirmek manasında kullanılan bir terim. Bak. Albura etmek, Albura olmak. ALBURA ETMEK. (Cross a yard): Filika veya deniz araçlarının mata¬fora kalastrasından kaldırılıp dışarı vaziyete, dışarı vaziyetten içeriye alınmasına denir. Verilen komuta aracın tipine göre, Albura filika, al¬bura kik şeklindedir. ALBURA KAMÇISI. (Tail, pendant): Babafingo serenlerini albura et¬mek için kandilisalan kaplama başına çekip bağladıktan sonra kulla¬nılan yumuşak halatlardan yapılmış olan kısa kamçı. ALBURA OLMAK. (Tura Turtle, Capsize): Bir gemi veya deniz ara¬cının herhangi bir sebeple bir tarafa yatarak ters dönmesi ve omurga¬sının yukarıya doğru gelmesidir. ALBURA SAVLOSU. (Halliard; Line): Yelken gemilerinde babafingo¬yu albura ederken alt kapelesini çıkarmak için güverteye kadar uzatı¬lan savlo. ALDİS. (Aldis, signal Lanıp.): Gemi ve uçaklarda kullanılan, batarya veya cereyan ile çalışan seyyar ve ufak işaret fenerleri. ALELÂDE MEVKİ. (Ordinary Position): Astronomik seyirde kullanılan Alelâde mevki terimi, aralarında birkaç saat farkı bulunan iki gözlem¬den elde edilen mevki hatları ile tayin olunan kesin mevkidir. ALESTA. (Rcady): Bir işüı yapılmasına hazır ol veya bir işin yapılma¬sına hazır olunduğunu bildiren terim. Alesta albura matafora. Alesta ferro sancak. ALESTA FERRO. (Stand by for the anchor): Demirin fundoya hazır-lanması için verilen komuta. Bu komutanın verilmesi ile ırgat kontrol edilir ve zincirin serbestçe akmasını temin edecek her türlü tertibat alınır, bosa pimleri serbest hale getirilir ve demirin ağırlığı yalnız bosa üzerine biner. Demirin fundoya hazır olduğu köprü üstüne Alesta ferro sancak/iskele demek suretiyle bildirilir. ALESTA GEMİ. (Promt): Bir geminin, asgarî bil* hafta gibi kısa bir zaman içinde yüklemeye hazır olduğunu ifade eden bir kiralama terimi. ALESTA LİGA CAMADAN. (Reef topsail): Yelkenlerin camadana vu-rulmasına hazır olunması için verilen komuta. ALESTA TİRAMOLA. (Readv about): Yelkenle seyreden gemi ve deniz araçlarında tiramola etmeye hazır olunması için verilen komuta. Bu komutadan kısa bir süre sonra dümene basılır ve dönüş başlar. Bu ara¬da hangi taraftan dönüş yapılacağım belirtmek için «Alesta orsa ala¬banda tiramola veya alesta boci alabanda tiramola)» şeklinde komuta edilir. ALLAHIN İŞİ. (Act of God): Taşıyıcıların insan gücü dışındaki doğal kudretler yüzünden meydana gelen kazalardan veya önceden oluşumu düşünülmeyen diğer sebeplerden dolayı meydana gelecek kayıp ve za-rarlardan sorumlu olmadıklarını ifade eden terim. ALMA. (Stop rowing): Kürekle hareket eden deniz araçlarında kürek¬lerin çekilmemesi için verilen komuta. Bu komutadan sonra kürekler sudan çıkarılır ve puta vaziyetine getirilir. Alma kürek de denilir. ALMA KÜREK. Bak. Alma. ALMANAK. (Alıııanac): Güneşin, ayın ve gezegenlerin doğuş ve batış vakitleri ile seyircileri ilgilendiren diğer astronomik bilgileri kapsayan ve her yıl yayınlanan kitaplar. ALTABAŞO. (Lower): Alt, aşağı anlamında kullanılan ve genellikle Abaşo denilen terim. ALTABAŞO ASTARI. (Stenı rabbet): Yelkenin altabaşo yakasmdaki yelken bezini sağlamlaştırmak üzere yelken bezinin üzerine dikilen en¬siz bez. ALTABAŞO ÇALIMI. (Stern post.): Seren yelkenlerinin alt yakaların¬daki içeriye doğru olan hafif yuvarlaklıklardır. Buna İstiralya çalımı, îstiralya payı da denilir. ALTABAŞO YAKASI. (Foot of a sail): Bak. Abaşo yakası ALTABAŞO YAKASI HALATI. (Foot ropc, boltrope): Yelkenlerin alta-başo yakalarına dikilen halat. ALT İĞNECİK. Bak. Topuk iğneciği. ALTOKÜMÜLÜS. (Altocumulus): Kürrelerin yassıltılmış haline ben¬zeyen veya parçalar halinde gözüken ve gölgeleri olmayan yağmur bu¬lutlarıdır. Bulut parçaları bir veya iki yönde kümeler, hatlar ve dal¬galar halinde dizilirler. Bulut parçaları uçlarının ayrı ayrı renkler gös¬termesi bu bulutlara has olan özelliklerdir. Altokümülüs bulutları ge¬nellikle 4000 metre yükseklikte teşekkül ederler. ALTOSTRATÜS. (Altostratüs): Sis ve elyaf şeklinde az çok kül veya mavimsi renklerdeki bulutlardır. Bu bulutların arkasından güneş ışın¬ları zayıf bir şekilde gözükür. Altostratüs bulutlarında yağmur çok ol¬duğundan kaim ve siyah renkte olurlar. Genellikle bu bulutlar 2000-6000 metreler arasında oluşurlar. ALT MERİDYEN. (İnferior Meridian): Üst yarım dairenin (Meridye¬nin) karşı tarafındaki yarım daire. ALT PALASARTA. (Lo\ver Chain Plate): Ana çamlıklarla direk ara¬sındaki açıyı büyültmek ve dolayısıyla direklerin esnemesine karşı çaı*- mıkların dayamklılığuıı artırmak için direklerin hizasında ve bordaya dikey olarak konulmuş ve üzerlerinde boğatalan olan döşeklerdir. Bazı yelken gemüerinde bu palasartalar alt alta olmak üzere iki adet yapı¬lırlar. Bunlardan alttakine alt palasarta denilir. Bak. Palasarta. AMBAR. (Hold): Gemilerdeki eşyaların, yüklerin muhafaza edildikleri gemi dahilindeki bölmelerdir. Kullanıldıkları maksatlara göre isim alır¬lar. Ticaret gemilerinde ambarlar su geçirmez bölmelerle ayrılmıştır. Ambarlarm adetleri gemilerin büyüklüklerine göre 2-6 adet olur. AMBAR AĞZI. (Hatch) (Ilatclnvay): Gemi ambarlarına yük koymak ve çıkarmak için güverte üzerlerine açılmış olan ve etrafı mezarnalı kare veya dikdörtgen şeklindeki boşluklardır. Boyutları kullanıldıkları maksatlara göre değişik olursa da genellikle beş metreden küçük olmaz. AMBARAĞZ1 AĞI. (Ilatch cover - Net): Bak. Ambarağzı kafesi. AMBARAĞZI BRANDASI. Bak. Ambarağzı kapelesi AMBARAĞZI KAFESİ. (Grated Hatch): Ambarlarda iş görüldüğü veya havalandırılmaları gerektiği zaman ambarların aydınlık olmasını ve hava almaşım temin ve herhangi bir kazaya sebep olmamak için ambar ağızlarının üzerlerine konulan ağaç veya demirden yapılmış kafesler¬dir. Aynı maksadı sağlamak üzere halattan örülmüş ağlara ambar ağzı şıpkası denilir. AMBARAĞZI KAPELESİ. (Tarpaulin.): Yağışlı havalarda yağmur su-larının, denizli havalarda deniz sularının ambarlara girmemesi için ambarağzı kapaklarının üzerlerine serilen branda veya muşamba. AMBARAĞZI MUŞAMBASI. Bak. Ambarağzı kapelesi AMBARAĞZI PALADORU. (Hatch Beam): Ambarağzı kapaklarına ya-taklık yapmak üzere ambarağızlanna kemere ve omurga yönünde ko¬nulan kalın ağaçlar. AMBARAĞZI ŞIPKASI. Bak. Ambarağzı kafesi AMBAR BUĞUSU. (Conden sation; sweating): Daha ziyade ticaret ge-milerinin ambarlarında görülen nemli sis. AMBARGO. (Enıbargo): Savaşın yakın olduğu seferberlikte veya savaş zamanında limanlarda bulunan kendi gemilerimizle yabancı devletlere ait gemi veya deniz araçlarına devlet tarafından el konulması. AMBAR KAPAĞI. (Hatch Cover): Ambarların kullanılmadığı zaman¬larda kapatılmış için kullanılan kalın tahta kalaslar veya kalın saç¬tan yapılmış kapaklardır. AMBAR PAYI. (Housiııg): Gemilerdeki ana direklerin ana güverteden ıskaçaya kadar olan kısmı. AMORA. (Left fail and set) (tlıe Lower sails): Trinket ve mayistra yelkenlerinin açılmaları için verilen komuta. AMORA YAKASI. (Tack) (Jewel leech.): Yan yelkenlerin baş alt taraf, cunda yelkenlerinin dış alt taraf yakalarıdır. AMUDÎ DÜMEN. (Vertical Rııdder.): Denizaltı gemilerinde geminin, torpitolarda torpitonun sancak veya iskeleye gitmesini sağlayan dikey durumdaki dümen. ANA CIVADRA. (Bowsprit): Civadranm destamoradan ıskaçaya kadar olan kısmıdır. Ticaret gemilerinde ana civadraya Bombires denir. Bak. Cıvadra. ANA CİHETLER. (Cardinal Points.): Kuzey, Güney, Doğu, Batı yön¬lerdir. ANA ÇARMIHLAR. (Lower Rigging.): Ana direkleri her iki borda tara-fından tutan sabit armalardır. Ana çarmıklann üzerleri gırcala ile fa- çuna edilir. ANA DİREK. (Lower Mast): Ana direklerin en altında bulunan kalın direklerdir. Bulundukları yere göre isim alırlar. Pruva ana direği, Gran¬di ana direği, Mizana ana direği, Kontra mizana ana direği. Bak. Direk ANAFOR. (Countcr - Current - Eddies): Bir akıntının, akış yönünün ak¬sine doğru yön değiştirmesine denir. Anafor sulan daha ziyade girinti ve çıkmtılan fazla olan sahillerde görülür. ANA GÜVERTE. (Main Deck): Gemilerin en üst kısmında, kasara gü-vertelerin altında bulunan ve geminin başından kıçına kadar uzanan güverte. Bak. Güverte ANA İSTİRALYA. (Stay): Ana direklerin kapelelerinden pruva yönüne doğru uzatılan tel veya lif halatlardan yapılmış sabit armalardır. Bak. İstiralya ANA KOLONOLAR. (Main pendaııts.): Ana direkleri istenilen vaziyet¬te tutmak için ana direklerin kapelelerinden sancak ve iskeleye uzatı¬lan çımaları radansa kasalı kalın tel halatlardır. Bu kasalara palanga donatılarak gerektiğinde direkler istenilen vaziyette bulundurulur. ANA OMURGA. Bak. Omurga ANA RÜZĞÂRLAR. (Main Winds): Ana yönlerden esen rüzgârlardır. ANA SALABURUN. (Lcach Linç): Trinket, mayistra ve foa yelkenleri¬nin gradin yakalarını serene kaldırmak için yelkenin gradin yakasına donatılan selviçelerdir. Bulundukları ana yelkenin ismi ile anılırlar. ANA SALABURUN PATASI. (Briddle of a bo\vIiııe.): Ana salaburunun bağlandığı gradin yakası üzerinde ve içte bulunan pata’dır. ANA SERENLER. (Lower Yard): Ana direk üzerinde bulunan seren¬lerdir. Bulundukları ana direklerin isimleri ile anılırlar. ANA TRIISA. (Mast trunk): Ana serenleri, ana direk üzerinde hare¬ket ettiren demir veya halattan yapılmış çemberlerdir. Bak. Trusa çemberi. ANA YELKENLER. (Main Sail): Ana serenler üzerine açılan yelkenler¬dir. Bu yelkenler açıldıkları ana serenlerin isimleri ile anılırlar. Trin- ket yelkeni, mayistra yelkeni, foa yelkeni. ANDROMEDA : Bak. Zatülkürsi. ANELE. (Anciıor Ring): Halatlan bağlamak veya zincirleri kilitlerle kilitlemek için sağlam bir yere tespit edilmiş mapaların, demirlerde bedenlerinin üst taraflarında bulunan deliklerden geçirilmiş oynaya¬bilir demir halka. ANELE BAĞI (ANCHOR «FISHERMANS» BEND): Bir halatı aneleye veya aneleye benziyen bir yere bağlamak için yapılan bağdır. Baba veya bita gibi dikey durumda bulunan yerlere halatlar anele bağı ile de bağlanabilirler. ANELE HARBİSİ. (Shackle Bolt): Anelelerin açık olan taraflarını kapatmak için kullanılan demirden yapılmış pimlerdir. Anele harbi¬leri kılavuzlu veya pimli de olabilir. Bak. Harbi. ANELE KİLİDİ. (Anciıor Shacklc): Zinciri demirin anelesine bağla¬yan ve bir ucu anele harbisi ile kapatılan bir tarafı yarım daire şeklin¬de diğer tarafı anele harbisinin geçmesi için yassıltılıp ortası delin¬miş olan dökme demirden yapılmış kilitlerdir. ANEMOMETRE. (Anemometer): Rüzgârın deniz mili olarak saatteki sür’atini bildiren bir alettir. Gemilerde ölçülen rüzgâr sür’ati zahiri rüzgâr süratidir. Bu hesap edilmek suretiyle hakikî rüzgâr sürati bu¬lunmalıdır. Anemometrelerin denizcilikte kullanılan yaygın cinsi Dine’s anemometresidir. ANEROİT BAROMETRE. (Aneroid Barometcr): Madenlerin esnekli-ğinden yararlanılmak suretiyle yapılmış olan barometrelerdir. ANTEN. (Antenna): Elektromanyetik dalgaların hapsedilmesi veya toplanması için yüksek bir yere gerilmiş veya çubuk şeklinde yapılmış olan tertibatlardır. Antenler için en uygun maden mıknatıslanma et¬kisi olmayan bakır ve alüminyum gibi madenlerdir. ANTİSİKLON. (Anticyclone): Barometre basıncının yüksek olduğu at-mosfer sahalarıdır. Antisiklonda basınç, merkezden dışarıya doğru azalır. ANTİSİKLON RÜZGARLARI. (Anticyclonic Wind): Atmosfer basın-cının yüksek olduğu sahalarda meydana gelen rüzgârlardır. Antisik¬lon rüzgârları saat yelkovanı yönünde ve dışarıya doğru eserler. APAZLAMA. (Abreast «wind»): Borda, kemere yönüne denilir. APAZLAMA SEYİR. (Off board): Rüzgârı borda, kemere yönünden alarak yapılan yelkenle seyirlere denilir. APIŞTIRMAK. (To straddle): Demirler arasındaki mesafe ve zincirler arasındaki açı pek yakın olmamak üzere çifte demir atmaktır. Bu şe¬kilde demirlemekten maksat dar olan liman sahalarında geminin gez¬mesine engel olmak içindir. APİKO. (Apeak): Vira demir esnasında zincir uzunluğunun deniz de-rinliğine eşit olduğu andır. Bu durumda demir deniz dibine yatmış va-ziyettedir. ARA LİMAN. (Intermediale port): Ana limanlar arasında kalan ve zorunlu hallerde gidilen liman. ARAP BOCİSİ/BOCUSU. (Parbuckle): Fıçı veya bidon gibi yuvarlak olan eşyaları yüksekteki bir yere çıkarmak için uygulanan bir yükleme şeklidir. ARAPCEVİZİ. (Mathe\v walkcr knot): Halattan yapılmış bosaların kollarının açılmaması için haladın çımasına yapılır ve her kolun ken¬disinden sonra gelen iki kolun altından geçirilerek yukarıya doğru çekilmesi suretiyle yapılır. Buna gerdel veya piyan cevizi de denilir. ARİVA. (Up aloft): Gabyerlerin, yelkenleri açmak veya sarmak için direklere çıkmaları maksadıyla verilen komuta. ARİYET. (Jurry): Yedek manasında kullanılan bir terim. Yelken ge-milerinde kırılan direk veya serenlerin yerine konulmak üzere gemiler¬de bulunan yedek direk ve serenlere ariyet direk, ariyet seren denir. ÂRİZÎ İNHİRAF. (Deviation): Manyetik pusula yönü ile manyetik meridyen arasında kalan açıdır. Ârizî inhiraf gemi puruvasının bulun¬duğu yöne göre değişir. ÂRİZÎ İNHİRAF CETVELİ. (Deviation table): Gemi puruvasının (Rota) bulunduğu muhtelif yönlerde elde edilen ârizî inhirafları gös¬teren bir cetveldir. Ârizî inhiraf cetveli muhakkak surette yapılmalı ve köprüüstünde bulundurulmalıdır. ARMA. (Riggiııg): Gemi güvertesinden yukarıda bulunan direklere, serenlere, yelkenlere ve bunların üzerlerinde bulunan bütün halatlara ve donanımlarına denir. Bu donanımlardan sabit olanlarına Arma, müteharrik olanlarına Selviçe denir. ARMA BOZUNTUSU. Vasıfları bozulmuş ve kullanılmayan eski halat¬lara denir. Bu halatların kısmen sağlam kalmış olan kısımları ayrıla¬rak örülür ve pasapas veya palet yapmak için kullanılır. ARMA BUDAMAK. (Carry away samc the rigging, yards and sails due to stomı): Top ateşi ile düşman gemilerinin direk ve yelkenlerini par¬çalamak. ARMA BUDATMAK. Fırtına sebebi ile direk, seren ve yelkenlerin kop-ması. ARMA BURANDA. (Make tlıe lıamnıock): Burandaların (Hamakların) yatmak üzere erat mangalarında bulunan yerlerine kurulması. Arma Buranda terimi aynı zamanda yatma saatini de ifade eder. ARMADOR. (Riggcr): Armaları donatan, yerlerine koyan ve gemi da- lıilüıde armalarla ilgili her türlü işleri gören yetişmiş personel. ARMADORA. (Pin Rail): Selviçeleri bağlamak üzere alabandalara ko¬nulan ağaç veya demirden yapılmış yerler. ARMADORA ÇELİĞİ. (Belaying Pin): Selviçeleri armadoralara bağla¬mak için armadoralar üzerindeki deliklere geçirilmiş demir veya ağaç¬tan yapılmış çelikler. Bu çelikler genel olarak 10-18 pus boyunda ve 1,5-3,25 pus kalınlığında yapılırlar. ARMADORA ÇEMBERİ. (Spider Band): Ana direklerin güverteye ya¬kın kısmı üzerinde bulunan demir veya pirinçten yapılmış çemberler. Bu çemberlerin üzerlerinde yuvalarına geçmiş olarak armadora çe¬likleri bulunur. Direk diplerine bağlanması gereken selviçeler bu çe¬liklere volta edilir. ARMADOR MAĞAZASI. (Rigging loft): Armadorlara ait her türlü malzemelerin bulunduğu bölme. .ARMA DOLDURMAK. (Setting up rigging): Direk ve direkler üzerin¬deki çubukların sert rüzgârlarda esnemesine engel olmak için ana armaların boşluklarını almak. ARMADOR MENGENESİ. (Riggcrs Scre\v): Tel halatlara kasa yap¬mak için halat çımasını bedeni üzerine sıkan özel yapılmış mengene. ARMA SOYMAK. (To unrig): Hareket edebilen armaların onarımı ve¬ya kışın yağmur ve kardan zarar görmemeleri için yelkenlerin aşağı¬ya indirilmeleri. ARMA ETMEK. (To rig): Herhangi birşeyi kaldırmak, yerine koymak, bağlamak, hazırlamak. ARMA GRANDİ. (Main bowling): Küçük mantikapan ve adi palan¬gadan ibaret olan borina, halat. ARMUZ. (Seam, joint): Güverte döşeme tahtalarının veya ahşap tek¬nelerde borda kaplama tahtalarının uzunlamasına birleştiği yer. ARMUZ AÇMAK. (Spriııg): Ahşap teknelerin kalafat edilmeleri için armuzlarda bulunan eski kalafat malzemelerinin çıkarılması suretiy¬le armuzları açmak. ARMUZ KAPLAMA. (CarvcI Plaııking): Borda veya güverte kaplama tahtalarının uzunlamasına ve kenar kenara birleştirilmesi suretiyle yapılan bir kaplama usulü. ARMUZ TUTMAK. (Kecp the linç): Tabura geçen personelin bir hi¬zada durmalarım temin için ayakkabı burunlarını armuz hizasına ge¬tirmeleri. ARYA. (Down ironi aloft): Bir halat vasıtasıyla yukarıdaki bir yere çekilmiş olan seren, yelken flama, fors flandra, işaret sancaği, milli sancak gibi şeylerin aşağıya indirilmesi. ARYA KÜREK. (Boat the oars): Puta vaziyetinde duran küreklerin kürek palaları baş tarafa gelmek üzere alabandalar tarafına ve otu¬raklar üzerine konulması için verilen komuta. ARYA SANCAK ZAMANI. (Break the flag): Milli sancakların akşam¬leyin güneşin batışı ile indirilmesi, arya edilmesi zamanı. Arya san¬cak zamanı, deniz almanaklarından hergün için hesap edilmek su¬retiyle bulunul*. Seyir halindeki gemiler arya sancak zamam gelmiş olsa da Millî sancaklarmı gemi demirleyinceye kadar arya etmezler. Gündüzleri millî sancağın arya edilmesi usulüne uygun törenle yapı¬lır. Arya sancak zamanından sonra demirleyen gemilerde demirin fundosu ile birlikte millî sancak hiçbir tören yapılmadan arya edilir. ARYA SOFRA. Yemek masalarının yemek zamanında yerlerinden alı¬narak yemek yemek üzere hazırlanması. ASKI İZBİROSU. (Short slıng): Kürek, seren, gönder gibi şeylerin ayak altında bulunmadan yüksek bir yerde muhafaza edilmeleri için kullanılan bir tarafı kasalı diğer çıması cevizli veya her iki tarafı ka¬salı izbirolardır. Harp gemilerinde askı izbirosu yerine menteşeli de¬mir lamalar kullanılmaktadır. ASKIYA ALMAK. (To lıang on board a sinking vessel in order to ıııake her move): Herhangi bir sebeple batma tehlikesine maruz bir gemi ve¬ya deniz aracmm bordaya alınması suretiyle emin bir yere veya sığ suya getirilmesi için usulüne uygun olarak bağlanması. Askıya almak tek veya çift gemi ile yapılır. ASLİ CİHETLER, Bak. Ana cihetler. ASMAKÖPRÜ. (Catway): Kasaraları kasaralara veya köprüleri kasa¬ralara bağlayan ve geçişi sağlayan güverte üstündeki yollardır. Daha ziyade tankerlerde vardır. ASTAR. (Belly): Selviçelerin dokundukça yelkenlerin mezo, gargafun- do, salaburun ve hamaylı yakalarını yıpratmaması için yelkenlerin yakalanna çepeçevre dikilmiş olan ikinci kat burandalardır. ASTARLAMAK. (To guild): Yelkenin astarlanmasıdır. ASTARYA MÜDDETİ. (Lay Days): Navlun mukavelesinde yükleme ve boşaltma için tahsis edilmiş olan günlerin sayısını ifade eden terim. Astarya müddeti uzadığı takdirde yükleyici günlük bir tazminat öder. Eğer gemi çok uzun bir süre hareketsiz kalacak olursa günlük tazmi¬nat müddeti artırılabilir. ASTROĞRAF. Yıldız yükseklik eğrilerini harita üzerine irtisam (izdü¬şüm) ettiren bir alet. Astroğraf, enlem, vakit ve mikyasa göre ayar edilir. Zaman ayan alet tarafından otomatik olarak tanzim edilir. ASTROtT. (Asteroid): Güneşin etrafmda dönen küçük gezegenlerden her birisidir. Bunlara Planetoit’de denilir. ASTRONOMİK ARZ. (Astroııomical angle): Yer çekimi yönü ile ek¬vator düzlemi arasındaki açı. Yer çekimi yönü yerin tam bir kürre olmayışı sebebiyle daima yeryüzeyine dik değildir. Dik olmayışından dolayı meydana gelen hataya mevki hatası denir. Bu hatanın miktarı nadiren 30 saniyeyi geçer. ASTRONOMİK SEYİR. (Celestical Navigation): Gök cisimlerinden faydalanmak suretiyle mevki tayini için yapılan bir seyir nevi. ASTRONOMİK TAN. (Astronomical Twilight): Güneşin ufkun altın¬da ve 18 derecedeyken bulunduğu an. Bak. Alacakaranlık. ASTRONOMİK ÜÇGEN. (Astronomical Triangle): Yüksek kutup, baş¬ucu ve gök cismini üzerinde bulunduran ve gök küresi üzerinde çizil¬diği farz edilen üçgen. Genellikle bir gök cisminden yapılan gözlem¬lerin çözümünde kullanılır. Bak. Seyir üçgeni. AŞAĞIYA SEYİR. (Currcnt sailing): Akıntı yönüne doğru yapılan seyir. AŞIRMA KÜREK. (Single banked dars, singlc bar swcep): Her otu¬rakta bir kürekçi oturmak ve kürekçilerin çapraz oturmaları suretiy¬le küreklerin tanzim edilmesi. Daha ziyade kiklerde bu şekilde kürek çekilir. AŞIRMA SUGRA. (Shifting of bults): Borda ve güverte kaplama tah-talarının dar olan uç kısımlarının bir hizaya gelecek şekilde döşenme¬si şekli. AŞIRMA YELKEN. (Dippiııg lug): Rüzgâr durumuna göre sereni ile birlikte direğin bir tarafından diğer tarafına kavanca edilebilen yel¬ken. Bu yelkene pıraçire yelkeni de denilir. AŞOZ. (Rabbet): Borda kaplama tahtalarının omurga ve bodoslamaya girdiği oyuk. ATNALI KASA. Bak. Nal kasa. AVADANLIK. (Tool): Herhangi birşeyin yapılmasında kullanılan yar¬dımcı alet ve malzeme. AVANS NAVLUNU. (Advaııce Freight): Mukaveleye göre yüklenen bir yükün navlunu, varış limanında yükün alıcılara teslimi üzerine öde¬nen paradır. AVARA. (Shovc off): Gemi veya sahile yanaşmış bir deniz aracının buradan hareket etmesi için verilen komuta. AVARA KEMERESİ. (Strong Back): Römorkör ve tahlisiye (Kurtar¬ma) gemilerinin kıç taraflarında bulunan ve küpeşteden küpeşteye kadar uzanan daire yayı şeklindeki kemere. AVARA MANİVELASI. (Clutch): Vinç kaldırıcısının vinç makinesi ile irtibatını kesen manivela. AVARYA. (Average): Deniz yolculuğundaki olağanüstü giderlerin, ge¬mi veya yükte meydana gelecek bütün hasarları ifade eden terim. Bak. Büyük avarya, küçük avarya. AVARYA BONOSU. (Average Bond): Büyük avarya fiilinin doğmasına sebep olan olağanüstü olaylarda yük sahiplerinin kendilerine düşen hisseyi ödemeyi yükümlendiklerinde tanzim edilen bono. AVARYA DİSPEÇİLERİ. (Average Adjustmcnt): Deniz yolculuğunda ilgili taraflar arasındaki zarar ve masrafları taksim ve hangi masraf¬ların küçük, hangi masrafların büyük avarya olduğunu tayin eden ihtisas sahibi, tecrübeli kişiler. AVARYA TEBLİĞİ. (Average Statemeııt): Avarya dispeçileri tarafın¬dan tanzim edilen ve büyük avaryaya iştiraki etraflıca gösteren tebliğ. AYAK BASTİKA. Bak. Ayak Tomo. AYAK KAFESİ. (Grating): Lumbaragızları veya köprü üzerlerinde ayaklarm güverte ile temasını kesmek için ağaçtan yapılmış kafesler. AYAK PALETİ. (Swab): Ayakkabıların altlarını silmek için eski ha¬latların (Arma bozuntusu) örülmesi suretiyle yapılmış paletler. Bun¬lara paspas’ta denir. AYAK TORNO. (Snatch block): Donatılan bir halat bedeninin herhan¬gi bir yerinden geçebilecek şekilde yapılmış mandallı ve menteşeli ma¬kara. AYAKUCU. (Na dir): Başucu noktasından 180 derece açısal mesafe de bulunan nokta. AYANDON. (St. Anthony Stomı): Ocak ayının sonlarına doğru esen şiddetli ve soğuk fırtına. AYBOCÎ/AYBOCU. (Ilcave aback): Irgatı ters çalıştırarak zincirin veya fener üzerindeki halatın denize veya dışarıya doğru yavaş yavaş bırakılması. AYDOS VARDİYA. (Dog walch): Vardiya nöbetlerinin saat 16-18 ve 18-20'ye kadar olanları. Öksüz vardiya da denir. AY ISKARMOZ. Bak. Yanmay ıskarmoz. AYI BACAĞI. (Wing And W|rg): Rüzgârın pupadan alarak seyreden yelken gemilerinde açevele gönderleri kullanılarak iskotaların birini sancak, diğerini iskele bordaya doğru açmak suretiyle yelkenlerin rüz¬gârla dolmasını sağlamak ve süratli gitme imkânını veren yelkenle seyir usulü. AYKIRI SEYİR. (Cross sailing): Rotaları biribirlerine nazaran ters yönde veya bu yönlere yakm bir rota izleyerek yapılan seyir. AYKIRLAMA. (To be iıı a atlnvaıt position): Akıntı veya rüzgâr te¬siri ile demir üzerinde yatan bir geminin demir istikametinin aksi is¬tikametinde salması. AYNA. (YVater Telescope): Deniz içini incelemek üzere bir üstüvane¬nin bir tarafının su geçirmez şekilde camla kapatılması ile yapılan gözlem aleti. AYNA. Dürbüne verilen diğer bir isim. Bak. Dürbün. AYNA KIÇLI. (Square sterned): Kıç tarafları sivri olmayıp kemere istikametinde düz olan tekne. AYNALIK. (Transom): Filika, bot, patalya gibi ufak deniz araçların¬da kıç bodoslama üzerine konulan düz satıhlardır. Dümenin üst iğ¬neciği aynalık üzerinde bulunan yuvasına girer. AYNALIK TAHTASI. (Backboard): Ufak deniz araçlarının havuzluğun- da oturanların arkalarını dayamaları için kemere istikametinde konu¬lan alabandadaki yuvalarına girip çıkabilen tahta. Aynalık tahtası üze¬rinde aracın, sancakla muhaberede kullanılan çağırma ismini belirten sancakların renkli şekilleri bulunur. ABLt Açılır Bakla Boyunduruk yeke Baston yeke Adi Yeke Alaportekiz Piyan Bağı AMBAR
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder