27 Mayıs 2017 Cumartesi

PETROL İLE KİRLENMİŞ DENİZİN TEMİZLENME YÖNTEMLERİ

 PETROL İLE KİRLENMİŞ DENİZİN TEMİZLENME YÖNTEMLERİ
Kaza sonucu çevreye yayılan PPITnün toplanıp uzaklaştırılması için yapılabilecek işlemler çok çeşitlidir. Kirlenme su ürünleri, ekoloji, turizm ve estetik önemi olmayan bölgelerde olduğunda hiç bir işlem yapmadan çevrenin kendi kendini temizlemesine terk edilebilir. Kazanın oluştuğu yerin önemi arttıkça kirliliğin yok edilmesi için yapılabilecek işlemlerde, o ölçüde artar. Herhangi bir işleme başlamadan önce, hava fotoğrafları ve gözlemler ile kirlenmenin yayılma sahası ve bu sahanın özellikleri hakkında yeterli bilgi toplanmalıdır. PPÜ kirlen­mesinin önlenmesi için alınabilecek önlemler kazadan kazaya değişebilir.
Her hangi bir kaza sonucu alınabilecek ilk önlem denize sızan veya dökülen PPÜ'nün yayılmasını önlemektir. Bu, yayılmakta olan petrol tabakasının çevresi bariyerler ile çevrilerek sağlanabilir.




Böylelikle PPL" nün yayılması kaynağında iken durdurulur. Bu önlemlerin alınmasında iki neden vardır :
-    Kirlenmeyi küçük bir alanda toplamak.
-    Toplanması daha kolay olan PPÜ tabakaları oluşturmak.
Günümüzde kullanılan bariyerler mekanik, hava ve kimyasal bariyerler olmak üzere üç ana grupta toplanabilir.
Tipik bir mekanik bariyer iki kısımdan oluşmaktadır. İçi hava, mantar, köpük gibi yüzücü maddelerle dolu ve dışı naylon, plastik ve kauçuktan bezle kaplı bir kısım, bariyerin suda yüzmesini sağlar. Bu kısmın su üstü yüksekliği durgun sularda 30 cm civarındadır. Açık denizlerde ilave levhalarla 90 cm'ye kadar yük­seltilebilir. Su altında uzanan etek perde ise ikinci kısmı oluşturur. Eteğin dik dur­ması için ucuna ya ağırlık bağlanır ya da suyla doldurulabilecek bir ağırlık bölme­si bulunmaktadır. Durgun sularda etek naylon, polyester, pvc veya plastikten yapılır ve ortalama 50 cm'ye kadar iner. Açık denizlerde ise tahta veya alüminyum plakalar kullanılır ve etek 120cm'ye kadar inebilir.
Bu tip bariyerlerde toplanacak petrol miktarı, eteğin düşey uzunluğu ile, var olan rüzgar, dalga ve akıntının kuvvetine bağlıdır. Bariyerler 3 - 120 m'ye kadar değişen parçalar halinde üretilir. Bu parçalar zincir veya çelik halatlarla birleştiri­lerek istenilen uzunluklar elde edilir. Birleşimler, dalga ve akıntıya karşı dayanıklı olmalıdır.
Durgun sularda yüzen bariyerler motorlarla çekilerek yayılmakta olan petrol tabakaları toplanmaya çalışılır. V veya U şeklini alan bariyerlerin orta kısmında biriken petrol toplayıcılarla kaldırılır. Toplama hızı, bariyerdeki birikme hızından az olursa petrolün bir kısmı bariyerin altından sızarak çevreye yayılır. Akıntılı sularda bariyerler akıntıya karşı demirlenerek kullanılır. Bu tip demir­lemeler için yapılan denemeler incelendiğinde şunlar görülmüştür.
-     Bariyer akıntıya dik şekilde bağlandığında su bariyerin altından geçmekte, geçerken üstündeki petrolü de beraberinde sürüklemektedir. Bariyer akıntıya dik olarak yerleştirildiğinde bu yük çok olacağından, akıntı yönü ile bariyer arasındaki açının 40 dereceden küçük tutulması tavsiye edilir. Bu tavsiye uygulandığı durum­da PPÜ' nün yayılmasını önlemek için gereken bariyer uzunluğu yaklaşık üç misli artm aktadır.
-     En iyi sonuçlar, bariyerdeki bağlantılar her 6 metrede bir yapılınca elde edilmiştir.
• Bağlantılar yüzücü kısımdan yapıldığında eteğin dik durmadığı görülmüştür. PPL" nün bariyerin altından sızmaması için bağlantıların etek ucundan yapılması gerektiği sonucuna varılmıştır.
Hava bariyerleri, çapı 20 mm'yi bulan, çoğu plastik borudan 4 - 10 m'ye varan derinliklere yerleştirilip içlerine hava pompalanarak yapılır. Pompalanan hava düzgün açılmış deliklerden (0 - 2 mm) çıkarken oluşan hava kabarcıklarının su yüzüne yükselme hareketiyle su yüzüne doğru bir akım oluşur. Yüzeyde ikiye ayrılan bu akıntı petrolün yayıldığı tarafa yöneldiğinde, yayılmayı önler. Deniz trafiğine engel oluşturmadıkları için yoğun trafik bölgelerinde uygulanması tercih edilir. Bu hava perdeleri petrol tankerlerinin boşaltma yaptıkları limanlarda da kul­lanılmaktadır. Bu bariyerlerin dikkate değer bir özelliği dc su üstündeki yangınlar­dan etkilenmcmesidir.
Kimyasal bariyer, yayılmakta olan petrolün etrafı yağ asitleri ile kuşatılarak yapılır. Yayılmak isteyen bu yağlı maddeler polar olamayan petrol ürünlerini daha küçük bir alana sıkıştırır. Yağ asitlerinden başka suda pek dağılmayan hidrofobik hidrokarbonlar da petrol tabakasının yayılmasını engellemekte kullanılabilir. Kimyasal bariyerler, toksik etkilerden dolayı çevreye zararlı olabileceklerinden, yerleştirilmelerinden bir süre sonra tekrar toplanmaktadırlar. İşlemin bu zorluğu kimyasal bariyerlerin yaygın olarak kullanılmalarını önlemektedir.
Bariyerlerle yayılmaları kontrol altına alınan PPÜ'nün toplanarak su yüzeyinin temizlenmesi ve akan ürünlerin geri kazanılmasına çalışılmalıdır. Toplama işlemi için şu yöntemler kullanılır.
PPÜ su yüzeyinden elle ( kova, kürek, kepçe vs.) toplanabilir. Bu işlem çok fazla işçilik gerektirdiğinden, ancak denize akan PPÜ'nün az olduğu hallerde gerçekleştirilebilir.
Mekanik temizleme olarak bilinen işlem, emme tulumbalar, dolu savaklar, yüzeysel toplayıcılarla yapılır. Bir veya daha fazla emme basma tulumba, yüzer küçük bir platforma bağlanır ve bariyerin toplayıcısına yerleştirilerek toplama gerçekleştirilir.
Mekanik toplayıcıların bulunmadığı ya da hava vc deniz koşullarının bun­ların kullanılmasına uygun olmadığı durumlarda kum, çimento tozu, mika ve saman tozu gibi toplayıcılarla dağılmakta olan petrolün kümelenmesi yönüne gidilebilir. Oluşan kümecikler toplanamaz ise deniz dibine batmaya veya sahile vurmaya terk edilir. Bu işlem için gereken malzeme PPÜ'ne göre ağırlıkça %20-50 arasında daha fazla olduğu için toplanması daha güçtür.
Deniz suyunun yüzeyinden petrol artıklarının toplanıp temizlenmesi için yeni bir m et od, petrolü denizin dibine çöktürmek geliştirilmiştir. Petrol çökert­menin sorunları şunlardır:
1.   Dibe çöken petrolün deniz bitki ve hayvanlarına etkisi.
2.    Petrolün bakteriye! degredesyonu tarafından oluşan uzun dönem etkileri.
3.    Denizin dibine çöken petrolün hareketi ve bu tür petrolün deniz canlılarına yaptığı etki.
Petrolün deniz bitki ve hayvanlarına yaptığı etki konusunda en önemli inceleme kıyıya yakın bölgelerde söz konusu olmaktadır. Buna göre ticari ve bi­yolojik değeri olan deniz yatakları ve yörelerine petrolün çöktürülmemesi gereği ortaya çıkmaktadır. Örneğin kabuklu deniz hayvanlarının bulunduğu deniz yatak­larına petrol çökertmek bu ürünlerin satılmamasına neden olmaktadır. Balık yumur­talarının döküldüğü ve geliştiği yerlerde de aynı durum görülmektedir. Petrolün art arda bir bölgede denizin dibine çökertilmesinden de kaçınmak gerekmektedir. Bu bir petrol terminaline yanaşma sırasında küçük petrol döküntülerine uygularken de tavsiye edilmemektedir. İngiltere'de gerçekleştirilen deneylerde, petrolün deniz dibi boyunca balık donanımlarını kirlettiği ve bozulma ve zehirlenmeye neden olduğu görülmüştür.
İkinci olarak uzun dönem etkileri söz konusu olmaktadır. Ilımlı iklimi bulunan yörelerde petrol tüketimi oranının oldukça hızlı olduğu gözlemlenmiştir. Ancak bunun bir deniz üstü fenomeni olduğu ve denizin derinliklerinde oksijen kaynağı daha az ise bu oranın çok daha az olacağı vurgulanmaktadır. Tank deney­lerinde bir petrol tabakası üzerine ağır bir pudra püskürtülerek denizin dibine çökertilmektedir. Burada petrolün bir tabaka halinde veya küçük parçalar halinde denizin dibine çöktüğü görülmektedir. Açık denizlerdeki büyük boyutlar­daki deneyler bu şartlar altında çok daha büyük dalga hareketlerinin olduğu durum­larda, petrol çok daha büyük parçalara ayrılmaktadır. Bunların çapı yalnızca bir kaç milimetreyi geçmemektedir. Buna bağlı olarak yüzey alanı tahmin edilenden daha geniş olabilmekte ve degradasyon oram da sudaki oksijen oranının düşük olduğu durumlarda petrol çöktürme tavsiye edilmemektedir. Irmaklarda liman ve kıyı kent­lerinin bulunduğu yerlerde petrol çökertmesi tamamen uygun görülmemekte ve ancak sınırlı miktarda petrolün bu alanlara da deniz dibinden çıkartılması kabul edilmektedir. Bu durum ise gerçekten ekonomik bir metod değildir.
Kuzey Amerika' nın büyük göllerinde petrol çökertme uygulanmamaktadır. Amerika’daki büyük göllerden daha büyük denizlerde de. örneğin Baltık Denizi ve Hazar Denizi gibi yörelerde perolün deniz dibine çökertilmesi daha önceki metod- lar ile adapte edilecek bir metod olması bakımından çok kuşkuludur. Denizin dibinde duraklamaya ve tümüyle oksijen yetersizliğine neden olmaktadır. Batı Avrupa nın pek ve Atlantik kıyılarında petrolün çökertilmesine rastlanır. Pratik bir metod olarak çok dikkatle seçilen alanlarda kullanılabilmektedir.
Üçüncü sorun, petrolün çökmesinden sonra deniz yatağındaki hareketlilik­tir. Gelgitin ve dalgaların olduğu alanlarda dipteki malzemelerin hareketi önemlidir. Bu; özellikle İngiliz Kanalı ile ırmakların denize döküldüğü ağızlında durum böyledir. Ayrıca bu şartlarda denizin dibindeki petrolün hareketi de çok önemlidir.
Çöken (jetrol bir kaç hafta sonra gel-git olayı ile kıyıya taşmabilmektedir
Bu üç fakı ör petrolün denizin dibine çökertmesinin yapılabileceği yöreler hakkında bir rehber oluşturmaya yaramaktadır. Kısacası çok balık bulunan yerlerden ve balık yumurtalarının bulunduğu ve geliştiği yerlerden balık yataklarından uzakta açık denizlerdeki yörelerde bu melod uygulanabilmektedir. Önemli olan deniz suyunun yeterince derin olması ve denizaltı akıntılarının çöken petrolü güzel plajlara veya biyolojik önemi olan yörelere sürüklemeyeceği yerler söz konusu olmalıdır. Küçük çapta gerçekleştirilen laboratuar deneyleri, petrolün deniz dibine çöktürülmesinin kolay olduğunu göstermektedir. Yapılacak olan işlem petrolün üst yüzeyine uygun yoğunlukta toz serpmektir. Bu deneyler göstermektedir ki bu toz yoğun ve ince ise petrolün deniz dibine çökmesi o denli kolay olmaktadır, böylece daha az toz gerek­mekte ve petrolün deniz dibindeki kalıcılığı artmaktadır. Eğer alan bir kaç metrekareyi aşıyorsa açıklarda kuru toz kullanılması hemen hemen imkansızdır. İnce tozların püskürtücü kullanılarak dağıtılması zorunludur. Rüzgarın etkisi de önemli olmakla birlikte, kullanılan tozun petrolü nereye sürükleyeceği belli olma­maktadır. Laboratuar deneyleri başarılı bir çökertme sağlayabilmek için püskürtülen tozun petrole okut ağırlık oranının eşit olmasını gerektirmektedir. Tarım ürünlerini toz ilaçlarla ilaçlayan hava taşıtlarının çoğu küçüktür ve taşıma kapasiteleri bakımından yetersizdir. Öyle ki ancak büyük boydaki hava taşıtları kısa mesafeler için yükleme ve dağılmaya imkan vermektedir. Lojistik durumlar hava dağıtımının savunmasını imkansız kılmaktadır.
Kuvvetli akıntı ve yüksek dalgalar gibi bazı olumsuz çevre koşullarının hakim olduğu durumlarda, PPÜ'nün toplanması için yapılan çalışmalar kısmen veya tamamen başarısızlığa uğrayabilir. Böyle durumlarda hiç bir işleme bağlı olmaksızın PPÜ kendiliğinden yok olmaya terk edilir. Ya da bir kısım kimyasal maddelerden yararlanarak PPÜ'nün imhasına, bunun da olası olmadığı durumlarda ise uzaklaştırılmasına çalışılır. Bunlardan ilki uzun zaman aşımı gerektirmektedir. İkinci tip yöntemler çok kısa bir zamanda sonuç verebilmelerine rağmen çevrele­rine yapabilecekleri olumsuz etkilerden dolayı çok dikkatli kullanılmalıdır.
Toplanamayan PPtT nün yakılmasına çalışılabilir. PPÜ yanma ile geriye kalan sert ve toplanabilecek bir katran kalıntısı dışında tamamen yok edilebilir. PPÜ'nün döküldüğü sıralarda ve oluşan tabakaların kaim olduğu durumlarda yanma PPÜ'nü yok etmek açısından çok etkili olabilir. Ancak böyle bir işlem sonu­cu doğabilecek hava kirlenmesi dikkate alınmalıdır. PPÜ çok kısa zamanda yayılarak tabakanın kalınlığı azalır ve PPÜ suyun etkisiyle soğur dolayısıyla önce­den başlamış olan yangın imha işlemi tamamlanmadan sönebilir. PPÜ tabakasmm kalınlığının 3mm'dcn az olduğu durumlarda ve petrolün hafif yanıcı kısımlarının kısmen kaybolduğu durumlarda PPÜ'ne tutuşturucu maddeler eklenerek yanmanın devam etmesi sağlanabilir. Böyle durumlar genellikle denizde 5-10 saat kalmış hanı petrol tabakalarının yakılması sırasında karşılaşılabilir. Geriye yalnızca PPÜ'nün ağır kısımları kalmış ise petrolü tutuşturmak olanaksızdır. Deniz trafiğinin yoğun olduğu yerlerde, kıyıda yerleşim yeri olduğunda, özellikle rüzgar ve akıntılar, yangının kontrolünü zorlaştıracağından bu gibi yerlerde yakma işlemi uygulanmamalıdır.

Kontrol ve toplama işlemlerinden arta kalan PPÜ ile açık deniz veya kapalı sahalar gibi toplama ve temizlemenin acil olarak gerekmediği yerlerde, PPÜ bi­yolojik çözünme ile yok olmaya terk edilebilir. Ancak bu işlemi çabuklaştırmak için petrol döküntüsüne çözünmeyi gerçekleştirebilecek mikroorganizmalar ile gerekli besleyici maddeler ilave edilmelidir. Bu konu, üzerinde hassasiyetle durulması gereken bir konudur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder