26 Mayıs 2017 Cuma

H HARFLİ GEMİCİ TERİMLERİ




HACERİ SEMAVİ. (Meteroite): Bak. Göktaşı. HAFİF MAİMAHREÇ. (Light Displacement): Gemi her veçhile hizmete hazır vaziyette tam. Fakat gemide; cephane, ambar eşyası, içme suyu, akaryakıt, yedek fitsuyu ve kazanlarda su yok, Trim sarnıçları ile da- bılbatumlarda su yok, personel ve eşyaları geminin dışında olduğu za¬manki maimahreç. HAFİF RÜZGÂR. (Light air): Küçük dalgacıkları oluşturmaya başla¬yan ve saniyede 4-6 mil süratle esen rüzgâr. HAKİKİ İRTİFA. (True height): Bir gök cisminin, gözlemcinin hakikî ufkunun üstündeki açısal mesafesi. Dik daire üzerinde 90 dereceye ka¬dar ölçülür. HAKİKÎ KERTERİZ. (True beariııg): Bir maddenin hakiki şimale göre kerterizi. Mıknatısı pusula ile alman kerterizler hakikî kuzeyi göster¬mez. Bunun için alınan kerterize, pusulanın arizî ve tabiî inhirafları, işaretine göre ilâve etmek veya çıkarmak suretiyle hakiki kerteriz bu¬lunur. Cayro pusula ile alınan kerterizler, eğer cayronun arz ve sürat hatalan tatbik edilmiş ise hakikî kerteriz olur. HAKİKİ MEVKİ. (True position): Bir geminin, dünya üzerinde, enlem, boylam olarak mevkileri belli maddelerden alınan kerterizlerle, tespit etmiş olduğu mevkidir. Bu mevki geminin hakikî coğrafî mevkii olur. HAKİKÎ ROTA. (True course): Pruva pupa hattı ile meridyen istika¬meti arasındaki açıdır. Bir geminin hakikî rotası coğrafî kuzeyden olan istikametidir ve haritaya bu rota olarak işlenir. HAKÎKİ RÜZGÂR. (True Wind): Rüzgârın pusulaya göre estiği hakikî yön. Seyir halindeyken gemide hissedilen rüzgâr zahiri rüzgâr olduğun¬dan hakiki rüzgârı bulmak İçin hesap yapılmalıdır. HAKİKİ UFUK. (True horizon): Yerin merkezinden geçen ve başucu - ayakucu hattına dik olan düzlemle gök küresinin keşismesinden mey¬dana gelen ufuk. HAKİKÎ YÜKSEKLİK (İRTİFA). (True height): Bir gök cisminin, gözlemcinin hakikî ufkunun üstündeki açısal mesafesi. Bu mesafe dik daire üzerinde 90 dereceye kadar ölçülür. HAKİKÎ ZAMAN. (True time): Bir geminin bulunduğu mevkide. Gre- enwich vaktine göre tespit ettiği vakittir. HALAT. (Rope, line): Genel olarak bir burgatadan kalın olan halatlara denir. Halatlar lif ve tel olmak üzere ikiye ayrılır. Lif halatlar nebat¬ların veya sentetik maddelerin liflerinden, liflerin ve kolların sağa veya sola bükülmeleri suretiyle yapılırlar. Sağa veya sola bükümlü halat olarak isimlendirilirler. Lif halatlar yapıldıkları bitki isimlerine göre, kendir, manila, sisal. Sentetik halatlar ise genellikle naylon halat olarak adlandırılırlar. Bak. Lif halat. Tel halat. HALAT BOSA. (Stopper): Yelkenli teknelerde ve ufak deniz araçların¬da demir atıldıktan ve yeteri kadar kaloma verildikten sonra zincir ağırlığının ırgat üzerine binerek ırgatı zedelememesi için bir çıması güverte üzerindeki mapaya, kilitlenmiş ve diğer çımasında bir ceviz bulunan kısa ve kalın halat. Şimdi halat bosalar yerine zincir bosalar kullanılmaktadır. HALAT DOLABI. Kullanılmadığı zamanlarda halatların üzerine sarıl¬dığı silindir şeklindeki makaralar. Halat dolapları genellikle halatların verileceği yerlerin yakınında bulunur. HALAT MATAFYON. (Rope eyelct): Morize ve borina patalarının geç¬mesi ve torsolom palangalarının bağlanması için yelkenlerin yakaları¬na yapılmış olan halat halka. IIALAT MERDİVEN. (Jacob ladder): Borda iskelesini indirmeden gemi¬ye girip çıkmak için bordadan sarkıtılan veya mataforaya bağlayan araç personelinin gemiye girmesi veya araca inmesi için mataforadan sarkıtılan yanlan halattan, basamak yerleri enli veya yuvarlak tah¬talardan yapılmış merdiven. Bunlara şeytan çarmığı da denir. HALAT SAPAN. (Rope sling): İki çıması dikişle birbirine birleştirilmiş daire şeklindeki ve 12-24 fit uzunluğundaki lif halat. Fıçı, bidon gibi cisimleri kaldırmada ve gemiciliğin gerektirdiği birçok yerlerde kul¬lanılır. Bak. İzbiro, sapan. HALAT SARDIRMA. Herhangi bir sebeple bir çıması suda kalmış ha¬latın manevra sırasında gemi pervanesine sarılması. HALAT USTURMAÇA. (Rope fender): Eski halatların örülmesi ve içi¬ne eski halatların konulması ile yapılan usturmaça. HALAT VERME/MANEVRASI. (Warp): Rıhtıma aborda olmuş bir ge¬miyi halatları vasıtasıyla ileri veya geriye doğru hareket ettirmek. Rıhtuna yanaşmakta olan gemiyi makinelerini kullanmadan rıhtıma verdiği halatları vasıtasıyla yanaştırmak. HALAT ZİNCİRİ. (Rope chain): Bir ve bir burgatadan küçük halat¬ların boylarım kısaltmak maksadıyla halatın bedenî üzerine yapılan ilmiklerden meydana gelen zincir. HALE. (Halo): Ayın etrafında görülen daire şeklindeki yaygın ışık. Ay etrafmda hale görülmesi yakın bir zamanda fırtına çıkacağına işa¬rettir. HALİÇ. (Bay): Uzunluğu genişliğine nazaran fazla olan ve karaların içine doğru uzayan deniz kısmı. Haliçlerde sular durgun olduğundan gemiler için iyi bir liman sayılır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder